Dumlupınarlılarınforumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar

3 posters

Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty 15 şehit daha... Hâlâ hesap sorulmayacak mı?

Mesaj  kaplan 5th Ekim 2008, 13:44

Atalar?m?z; “A?larsa anam a?lar, gerisi yalan a?lar” demi? ya, i?te dün yine “analar” a?lad?... Analar, yine karalar ba?lad?...








window.google_render_ad();



Her zaman oldu?u gibi; ate?, yine dü?tü?ü yeri yakt?... Dün ?emdinli’deki Aktütün Karakolu’na yap?lan “PKK sald?r?s?”nda 15 evlâd?m?z? daha kaybettik... Elbette hepimiz üzüldük, hepimizin yüre?i yand?...
Ancak, her kim “çok üzüldük” dese de, “?ehit askerlerin ailesi” kadar hiç kimse üzülemez, onlar?n yüre?i kadar hiç kimsenin yüre?i yanamaz... Demi? ya atalar?m?z; “A?larsa anam a?lar, gerisi yalan a?lar!”
Çünkü; “ate?, dü?tü?ü yeri yakar!”
Olaya “duygusal boyut”tan bakarsak, durum böyle... Ne var ki; bir de “sorulmas? gereken sorular” var ve bunlara “do?ru cevap” verilmedi?i sürece “yürekler yanmaya, ocaklar sönmeye ve analar a?lamaya” devam eder!..

ORALAR BBG EV? M?, PKK EV? M??

Ne yalan söyleyeyim;
Olay? ilk duydu?umda, “?kinci Da?l?ca m??” sorusu geldi akl?ma...
Evet, “ikinci Da?l?ca m??”
Öyle ya;
T?pk? Da?l?ca’da oldu?u gibi, Aktütün Karakolu’na yap?lan sald?r?da da, “ihmal”ler var!..
Dü?ünebiliyor musunuz;
Bu karakol, son 15 y?l içinde, tam 3-4 sald?r?ya maruz kalm?? ve o karakolda bugüne kadar “43 ?ehit” verilmi?!..
Bu, demektir ki;
Karakolun “zay?f” bir noktas? var... Bu zay?fl?k, bugüne kadar acaba niye “tahkim” edilmedi?..
?kincisi... PKK’l? teröristler “pusu” filân kurmuyor, “do?rudan sald?r?yor” ve bunu “güpegündüz” yap?yor!.. Hem de, “4 kilometre öteden” ve “yürüyerek” geliyorlar!.. Üzerlerinde de “a??r silâhlar” var!.. Dahas?, “400-500 ki?ilik bir grup”la sald?r?yorlar ve “3-4 saatlik çat??ma”dan sonra, arkalar?nda “25 ölü” b?rakarak geri çekiliyorlar!.. Bu “3-4 saatlik çat??ma” esnas?nda, niye “helikopter” veya “uçak” deste?i yok?.. 400-500 terörist, niye ku?at?lmad?, niye imha edilmedi?..
Dahas? “istihbarat” nerede?..
“Uydu”lar nerede?..
Türkiye ile “anl?k istihbarat payla??m? yapan ABD” nerede?..
O an, “ABD istihbarat?”na güvenen Genelkurmay eski Ba?kan? Org. Ya?ar Büyükan?t’?n 17 Aral?k 2007 tarihli gazetelerde yer alan sözleri geliyor gözlerimin önüne...
Org. Büyükan?t diyordu ki;
“Dün gece hiç uyumad?m... Harekât? an? an?na Genelkurmay’da görüntülü olarak ç?plak gözle izledim... TSK’n?n geldi?i düzeyi gördük, gururland?k... K?? da olsa, kar da ya?sa, ma?arada da olsalar, bulup vururuz... Art?k bizim için onlar?n kamplar? BBG Evi gibidir...”
Bu nas?l “BBG Evi”dir, bu nas?l “gözetleme”dir ki; adamlar “karda-k??ta” de?il, “ma?ara”dan ç?karak da de?il, “4 kilometre ötedeki kamp”tan üstelik güpegündüz “yürüyerek” geliyor ve biz, onlar? görmüyoruz!..
“Çuvallar dolusu para” ödenerek al?nan “teçhizat”lara ne oldu?.. B?rak?n “termal kamera”lar? filân, “dürbün”lere ne oldu?..
Üstelik, bu adamlar “Kuzey Irak”ta de?il, “Türk topraklar?”nda 4 kilometre yürüyor ve karakola sald?r?yor ama, onlar? ne “ABD uydular?” görüyor, ne de “dürbün”ler!..
Dönü? yolunu da, ellerini-kollar?n? sallayarak katediyorlar ya, daha ne diyeyim?..
Bu, nas?l i?tir anlayamad?m!..

DA?LICA’NIN HESABI SORULSAYDI!

?unu dü?ünüyorum:
E?er Da?l?ca Tabur Komutan? Yarbay Onur Dirik’ten “hesap” sorulabilseydi, PKK böyle bir bask?na cür’et edebilir miydi acaba?..
“Da?l?ca sorular?”na, “do?ru ve inand?r?c? cevap” verilebilseydi, “ikinci bir Da?l?ca” ya?an?r m?yd??
Biliyorsunuz; 13 askerimizin ?ehit oldu?u, 8 askerimizin de PKK taraf?ndan kaç?r?ld??? Da?l?ca konusunda, “cevaps?z kalan sorular” ?unlard?:
* PKK’n?n sald?r? haz?rl???nda oldu?u, 2 gün önceye kadar biliniyordu da neden tedbir al?nmad?, niçin destek istenmedi?
* PKK’l?lar?n birli?imize 8 km uzakta termal kameraya yakalanmalar?ndan sonra neden sadece 3 adet havan topu sald?r?s?yla yetinildi?.. Neden teröristlerin tespit edildi?i, karargâha bildirilerek yard?m istenmedi?
* Baz? medya organlar?na yans?yan ‘telsizlerin susturuldu?u’ iddias? ne kadar do?ru?.. Zira yaral? asker, “Biz onlar?n telsiz konu?malar?n? dinleyebiliyorduk” diyor. PKK telsizleri çekerken, nas?l oluyor da askerî telsizler susturulabiliyor?
* Askerî telsizler susturulduysa, kim ve nas?l susturuyor? Daha önce ??rnak’ta 13 askerin ?ehit edilmesinin ard?ndan da telsizlerin susturuldu?u iddia edilmi?ti... O zamandan bugüne hiçbir tedbir al?nmad? m??
* Askerler, yüzlerce PKK’l?n?n kendilerine do?ru geldi?ini gördü?ü ve hatta seslerini bile duyabilecek kadar yak?n olduklar?n? söyledi?i halde neden yakla?malar?na izin verdi?
* Çat??ma gece yar?s? saat 00.20’de ba?lad??? halde helikopterler neden 03.45’te geldi? Telsiz ba?lant?lar? kesikse helikopterler haberi nereden ald?lar?.. Telsiz ba?lant?lar? varsa, neden geciktiler?

YARBAY-ERGENEKONCU ?L??K?S?

Evet, aylarca bu “soru”lara “cevap” arad?k ve en az?ndan “Da?l?ca Tabur Komutan?’n?n görevden al?nmas?n?” bekledik!..
Ama, “sorulara cevap” vermesi gerekenler, “Yarbay’a yönelik ele?tiriler”e cevap verdiler ve onun “aslanlar gibi görevinin ba??nda oldu?unu” aç?klad?lar!
Evet; 13 askerimiz “topra??n alt?nda”yd? ama Yarbay Dirik, “aslanlar gibi görevinin ba??nda”yd?!..
Ehh, ne diyelim;
“Vatan sa?olsun” deyip, yüre?imize ta? ba?lad?k...
Öyle ya;
Yarbay Onur Dirik bir “asker”di ve bu ülkede herkes hesap verirdi ama “askerler asla hesap vermez”lerdi!.. Çünkü onlar, “hata yapmazlar”(!)d?!..
“Bask?n an?”nda “dü?ünde e?leniyor” bile olsalar!!!..
Evet, evet; onlar “hata yapmaz”(!)lard?!..
“Ergenekon Terör Örgütü üyesi” bir kad?na “Da?l?ca Taburu’nun krokisi”ni gönderseler bile...
Olay? biliyor olmal?s?n?z..
20 A?ustos 2008 tarihli Taraf’ta yer alan bir haberde, ?öyle bir iddia vard?:
“13 askerin ?ehit edildi?i Da?l?ca’n?n komutan? Yarbay Dirik, Ergenekon san??? Asuman Özdemir’e, bask?n öncesinde taburun stratejik foto?raflar?n? göndermi?.
Ergenekon iddianamesinin ekleri, san?klardan Asuman Özdemir ile Onur Dirik’in yaz??mas?n? da kaps?yor. Dirik, bask?ndan bir y?l önce Özdemir’e Da?l?ca’y? anlatm??.”
Dirik’in Özdemir’e gönderdi?i foto?raflar?n üzerindeki notlarda, askerlerin konu?land??? tepeler, stratejik noktalar ve intikal yollar? gibi ayr?nt?l? bilgiler yer al?yor.
“Askerî s?r”lar? böylesine uluorta if?â eden bir komutan?n “vatana ihanetten yarg?lanmas?n?” veya en az?ndan “görevden al?nmas?n?” beklersiniz de?il mi?..
Nerdeeee!.. Yarbay Onur Dirik, uzun süre “aslanlar gibi görevinin ba??nda kalmaya” devam etti... Daha sonra da, Afyon’da konu?lu ?kmal Komutanl??? Lojistik ?ube Müdürlü?ü’ne tayin edildi!..
Herhalde söylemeye gerek yok...
Haklar?ndaki iddialardan dolay? ?aban Di?li’lerin istifa etti?i, Deniz Feneri Derne?i yöneticilerinin yarg?lan?p hapsedildi?i, Dengir Mir Mehmet F?rat’lar?n 70 milyonun önünde hesap verdi?i bir dünyada; “13 askeri ?ehit veren bir tabur”un komutan? ne hesap verdi, ne de istifa etti!..
Tam aksine “taltif” edildi... Hem de “askerî s?rlar? if?a etmesine” ra?men!..
Sorar?m size;
Böyle bir ülkede “PKK sald?r?lar?” durur mu?.. Hele de, “PKK” denilen bu “terör örgütü”nün, bir ba?ka “terör örgütü” olan “Ergenekon” yap?lanmas? ile “i?birli?i” içinde oldu?u ve “ortak eylemler gerçekle?tirdikleri” ortaya ç?km??sa!..

ALTINOVA DA ERGENEKON’UN ???!

Muhabirimiz Kenan K?ran’?n bugünkü 1. sayfam?zda yer alan ve “Bal?kesir-Alt?nova’daki sald?r?y? de?ifre eden” haberi, son derece ilginç!..
Bu sald?r? için, dünkü man?etimizde “Bu da Ergenekon i?i” demi?tik... Bugün ise, Kenan K?ran’?n haberi, “Ergenekon’u ele veren belgeler”le dolu!..
Kenan K?ran’?n haberine göre;
Ergenekon Terör Örgütü iddianamesinde; Ergenekon’un Mersin’in yan? s?ra Bal?kesir’i de pilot bölge seçti?i ve bu ilde gizli bir yap?lanmaya gitti?ine yönelik belgenin yer ald??? ortaya ç?km??!..
Ergenekon tutuklusu Kuvay? Milliye Derne?i Ankara ?ube Ba?kan? Bekir Öztürk’ün evine yap?lan bask?nda, Ergenekon’un Bal?kesir yap?lanmas?na ili?kin ?ok belgeye ula??lm??...
Bekir Öztürk’e ait bilgisayar içerisinde ele geçirilen belgeye göre; Bal?kesir’de ya?ayan Ergenekon san??? Tu?rul Derme’nin, Bal?kesir’de gençleri örgütlemek için Bekir Öztürk’ten izin istedi?i ve kendisine görev verilmesi halinde, gençleri bir hücre yap?lanmas? içerisinde örgütleyebilece?ini belirtti?i ö?renilmi?!..
Kimileri aksini iddia etse de, bana göre; “Alt?nova’daki olaylar”?n da, “Aktütün Karakolu’na yap?lan sald?r?”n?n da, kesinlikle ama kesinlikle “Ergenekon’la ba?lant?s?” var!..
Hem, Kurtlar Vadisi’ndeki bir sahnede, kendisinin tutuklanmas?n? isteyen Savc?’ya ne diyordu Büyük ?skender;
“Beni burada tuttu?un her an, Türkiye’den bir ?ey gidecek!.. Can gidecek, kan gidecek, mal-mülk gidecek!.. Ben buradan gidene kadar, patlamad?k bomba, ölmedik adam, ya?anmad?k kaos kalmayacak!!!”
Söyleyin Allah a?k?na;
Kurtlar Vadisi’nde ya?anan sahneler, bugün Türkiye’de meydana gelen olaylarla birebir örtü?müyor mu?
Gerek “patlayan bomba”lar?n ve gerek “PKK sald?r?lar?”n?n artmas? ile “Ergenekon tutuklular?” aras?nda hiç mi ba?lant? yok?..
?skender Büyük, yoksa Veli Küçük mü?!?..

ASKER KEND? ???NE BAKSA!

Hükümet ve Genelkurmay, elbette tüm bunlara kafa yoruyordur... Dün Ba?bakan Erdo?an ba?kanl???nda toplanan Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nda tüm bunlar herhalde masaya yat?r?lm?? ve “ihtimaller” gözden geçirilmi?tir!..
Zaten, öyle de olmal?d?r...
Çünkü “asker”in görevi, “s?n?r bekçili?i”dir, “vatan? savunmak”t?r!..
Askerin görevi;
“Ücra da? ba?lar?nda Kur’an Kursu aramak”, oraya bask?n düzenlemek ve hele hele “Suriye’de ö?renci av?”na giri?mek de?ildir!..
Askerin görevi;
Ba?ta “ö?renciler” olmak üzere, bu toplumun k?l?k-k?yafeti ile u?ra?mak ve onlara “irticac?” yaftas? asmak de?ildir!..
Askerin görevi;
CHP’nin kuyru?una tak?l?p, “Meclis’i boykot ve siyasetçileri aforoz etmek” de?ildir!..
Askerin görevi;
Gazeteler ve gazeteciler aras?nda “akredite ayr?mc?l???” yaparak onlar?n vatanseverli?ini test etmek de de?ildir!..
Askerin ilk görevi;
“Vatan? savunmak”t?r!.. “Terörle ve teröristlerle mücadele etmek”tir!..
Askerin ilk görevi;
“Terörle mücadele” yaparken; “eksik”leri, “aç?k”lar?, “hata”lar? ve hele de “ihanet”leri olan her kimse onlar?n yakas?na yap???p, “hesap sormak”t?r!..
Bunu yapamayan; hangi “konum”da veya hangi “rütbe”de olursa olsun, “istifa” eder...
Çünkü analar; evlâtlar?n? “?ehit olsunlar” diye do?urmuyor!..
Tamam, “vatan sa?olsun” ama;
“Analar?n k?nal? kuzular?” da sa? olsun!..
Hani o kampanyalar?
Pamukova’da meydana gelen “h?zl? tren kazas?”nda 37 ki?i ölmü? ve hemen ard?ndan “linç kampanyas?” ba?lat?lm??t?...
Özellikle “kartel gazeteleri”nin sürdürdü?ü “yarg?s?z infaz” kampanyas?nda Demiryollar? Genel Müdürü’nün ve hatta Ula?t?rma Bakan?’n?n istifas? isteniyordu... CHP ise, bununla da yetinmiyor ve “Ba?bakan’?n da istifas?”n? istiyordu!..
Pamukova’da, hem de “kaza” sonucu 37 ki?i öldü!.
Aktütün Karakolu’nda ise “3. sald?r?” ya?and? ve bugüne kadar “43 askerimiz ?ehit” oldu!.. Üstelik de; bu bir “kaza” de?il, “güpegündüz” yap?lan bir terör sald?r?s?!..
Dahas?, “her an beklenmesi gereken” bir sald?r?!..
Ancak, hiç kimsenin a?z?ndan “istifa” lâf? ç?km?yor!..
Hiç kimsenin de “istifa” etmeye niyeti yok!..
Acaba, “3 defa sald?r?”ya u?rayan ve “43 ?ehit” verilen bir yer “karakol” de?il de, meselâ “demiryolu” olsayd?, kartel gazeteleri ve CHP ?imdiki gibi “dut yemi? bülbül”e dönerler miydi?!?..


Hasan Karakaya / Vakit 05.10.2008
hasankarakaya@vakit.com.tr

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty Geri: Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar

Mesaj  izmirlihoca 5th Ekim 2008, 14:47

Yazar aşağıya alıntı yaptığım yerde olayı çok daha güzel bir şekilde anlatmış ama birkaç cümlecik de ben yazmak istiyorum.
Yıllarca bu ülkede en büyük ve gerçek tehlike İrtica denilerek bu ülke evlatları terörist muamelesi gördü. .
Gerçek tehlike herzaman göz ardı edilerek onun büyüyüp palazlanmasına
zemin hazırlandı.
Sorun her zaman vurup kırmayla, dağları bombalamayla, birilerine tavizler vermeyele çözülmeye çalışıldı fakat hiçbir zaman hoşgörüyle, bağları kuvvetlendirmeyle, eğitimle,... çözülmeye çalışılmadı.


""Çünkü “asker”in görevi, “sınır bekçiliği”dir, “vatanı savunmak”tır!..
Askerin görevi;
“Ücra dağ başlarında Kur’an Kursu aramak”, oraya baskın düzenlemek ve hele hele “Suriye’de öğrenci avı”na girişmek değildir!..
Askerin görevi;
Başta “öğrenciler” olmak üzere, bu toplumun kılık-kıyafeti ile uğraşmak ve onlara “irticacı” yaftası asmak değildir!..
Askerin görevi;
CHP’nin kuyruğuna takılıp, “Meclis’i boykot ve siyasetçileri aforoz etmek” değildir!..
Askerin görevi;
Gazeteler ve gazeteciler arasında “akredite ayrımcılığı” yaparak onların vatanseverliğini test etmek de değildir!..
Askerin ilk görevi;
“Vatanı savunmak”tır!.. “Terörle ve teröristlerle mücadele etmek”tir!..
Askerin ilk görevi;
“Terörle mücadele” yaparken; “eksik”leri, “açık”ları, “hata”ları ve hele de “ihanet”leri olan her kimse onların yakasına yapışıp, “hesap sormak”tır!..
Bunu yapamayan; hangi “konum”da veya hangi “rütbe”de olursa olsun, “istifa” eder...
Çünkü analar; evlâtlarını “şehit olsunlar” diye doğurmuyor!..
Tamam, “vatan sağolsun” ama;
“Anaların kınalı kuzuları” da sağ olsun!..""

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar

Mesaj  kaplan 5th Ekim 2008, 19:57



Neden askerler hiç mesul olmazlar?</A>

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar 100 Ben bu yazıma “Geçmiş bayramınız mübarek olsun” diye başlayacaktım.
Mehmet Ali Bulut


Çünkü yaklaşık 15 gündür internetsiz bir ortamda idim. Bir kere şehre indim o gün de Ak Parti’nin Geleceği yazısını yazıp geçtim. Uzunca bir yazı idi, biliyorum. Ama gerçekten AK Parti’nin duruşu geleceğimiz açısından çok önemli. Şu son PKK baskını bile çok şey anlatıyor.


Ne ise... Evet ben bugün geçmiş bayramınızı kutlayacaktım. Olmadı. Birileri bu millete bayramı bile çok görüyor.

* * *

Hazır cevaplılığı ile ünlü Keçecizade Fuat Paşa, bir Avrupa seyahati sırasında Sultan Abdülaziz’e ‘Dışişleri Bakanı’ sıfatıyla refakat eder. Paris'te III. Napolyon'a misafir oldukları sırada, Fuat Paşa, Fransız vekillerle sohbet eder. Sohbette nasıl olduysa ‘dünyanın en güçlü devletinin hangisi olduğu’ tartışılmaya başlar. Bir Fransız vekil Fuat Paşaya sorar:


-Ekselansları, sizce dünyanın en güçlü devleti hangisidir?


Fuat Paşa hiç teklemeden:


—Elbette Devlet-i Ali-i yi Osmanî, der


Fransız vekiller şaşırır. ‘Fransa’dır demesini bekliyorlar çünkü. Küçümseyerek “neye dayanarak böyle diyorsun?” diye sorarlar.


Paşa’nın cevabı muhteşemdir:


“-Çünkü”, der, “yüzyıllardan beri biz içeriden, siz dışarıdan yıkmaya çalıştığımız halde hala dimdik ayakta!”


Aslında Fuat Paşa bunu Türk milleti için demiş olmalıdır. Çünkü sonunda İttihatçıların, “yüksek desise ve aldatmaları” sayesinde Osmanlıyı yıktılar…


Fakat millet çok şükür hala ayakta. Ayakta ama maalesef birileri onun ayakta durmasına tahammül edemiyor ki, ona ağız tadında bir bayram yapmasını bile çok görüyorlar.


Evet sözü 16 şehidimize getireceğim.

* * *

Ben ah vah etmeyeceğim. Ah vah demenin zamanı çoktan geçti. Bugüne kadar alınan ‘tedbirlerin’(!) hiçbir kıymet-i harbiyesi olmadığı da anlaşıldı.


Peygamber efendimiz ‘Mümin aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz” buyurur. Ama biz bir karakolumuzdan beş kere baskın yiyebiliyoruz!


Evet evet, şu körpecik canlarımızın katledildiği karakol, beşinci keredir baskın yiyor.


İnsanın gerçekten kanına dokunuyor.’Bu kadar aymazlık nasıl olabilir’, diye insanın içi içini yiyor. Aymazlık diyorum, aksi takdirde buna ‘kasıtlı ihmal’ veya “kör gözüne parmağım” demek gerekecek.


O bölgede uzun süre görev yapmış ve o karakolu da çok iyi bilen bir eski özel harekâtçıya sordum.


‘O karakola baskın yapılabilmesi için önce gözetleme noktalarının düşürülmüş olması veya atlatılması gerekiyor’ dedi…


Telefonda ağlıyordu: “Bu iş birileri için Almanya olmuş. Bitirmeyecekler bu işi, bitirtmeyecekler… ” diyordu.


Burada yazamayacağım kadar net ve ağır iddialarda bulunuyordu. “Oralar birileri için kazanç kapısı olmuş” diyordu. Ona böyle şeyleri konuşmamasını salık verdim, selameti açısından.


* * *

Askeri işlere ve stratejilere aklım ermez.


Fakat her seçim öncesinde, kritik kararların alınacağı her dönemde bu PKK’lıların bir yerlere saldırması bana manidar geliyor.


Sanki iç siyasetimize de zaman zaman taşeronluk hizmeti sunuyor bu PKK. Amerikan emellerine hizmet sunan bir örgütün, kendisini kurup büyüttüğü iddia edilen Ergenekoncu ağababalarına hizmet sunması niye yadırgansın? Siyasi emeller için dev gökdelenlerin uçaklarla bombalanıp binlerce insanın öldürüldüğü (11 Eylül olayı) bir dönemde, üç beş Mehmetçiğin kanının önemi mi var(!)


Şablonlarla düşünmeye alışkın olanlar yine beni kınayıp taşa tutacaklar. Genel geçer eğilimlerin dışına çıkıp bakamadıkları için bu yaklaşımımı da vatana ihanet gibi algılayabilirler… Olsun! En azından –Allah korusun- o karakol 6. kere baskın yediğinde farklı düşünmelerini sağlamış olurum ya!


O karakolun bir daha baskın yememesi için şu sorulara cevap aramamız gerekiyor:


Bir önceki Genelkurmay Başkanımız, sınırlarımız için ‘oralar artık BBG evi gibidir’ demişti. Peki, 350 kişilik bir gurubun elini kolunu sallayarak sınırdan nasıl geçtiklerini millete izah edebilirler mi?
Amerika, bize noktasal bilgiler veriyor ve biz de noktasal atışlar yapıp teröristleri yok ediyorduk. Amerika bu hizmeti vermekten vaz mı geçti?. Neden?
Yakın bir zamanda İsrail’den Habron denilen 10 tane hassas termal kameralı insansız uçak alındı. Bunlar, ne maksatla kullanılıyor? Sınırdan giren 350 kişiyi göremeyecek idiyse bu uçaklar neden alındı?
Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ, PKK’nın ‘ağır’ silahlarla saldırdığını söylüyor. Askeri literatürde ‘ağır silah’ ordularda bulunur. Terör örgütlerinde değil. A) Peki bu ağır silahları PKK nasıl edinmiş, B) Elinde bu silahlar var idiyse, Kuzey Irak Harekâtı sırasında neden bize karşı kullanmadılar?
Bu karakol beşinci kere basıldığına göre, asker neden bir tedbir alamadı. Bu kadar açıkta ve avlanabilir bir mekânda ise karakolun yeri neden değiştirilmedi?
Eğer bir tren, aynı yerde beş kere kaza yapsaydı, ilgili bürokratlara nasıl bir bedel ödetilirdi. Bakan hala o koltukta oturabilir miydi?
Bu kadar askeri hata, bu kadar zayiat ve bir delikten beş kere ısırılmaya rağmen neden hiçbir askeri bürokrat sorgulanmıyor hesap vermiyor? Merzifonlu Viyana’yı kuşatıp alamayınca kellesini sunmuştu milletine? Bizimkiler istifa bile edemiyor, neden?
Acaba bu da Ergenekon çetesinin işledikleri türden içeriye yönelik bir operasyon mu ki teröristler bu kader engellere rağmen bu kadar rahat geçip geldiler ve canımızı yaktılar? Birileri içerden onlara destek mi verdi?
İrtica irtica diyerek milleti dininden, laiklik laiklik diyerek halkı devletinden soğutanların, dönüp bir nefis muhasebesi yapmaları zamanı gelmedi mi?
Acaba bu elim hadisede, bu acıda sevgili Genelkurmay başkanımız da bir ihmal ihtimali seziyor mu? Seziyorsa ne yapmayı düşünüyor?
Ve bu konuda sayın başbakan bir tasarrufta bulunmayı düşünüyor mu?
12 - Sevgili Cumhurbaşkanımız ‘bu olayda kolaylık sağlayanlar’dan söz ettiğine göre ortada sadece ihmal değil, yataklık ve hıyanet de var. Kim bu hainler?


Bu acının hesabı sorulmalı ve kimse - ihmal veya kasıt – sorumlusu hesap vermeli.


Evet, bir bürokrat, kendisiyle ilgili bir alanda bir iki kere hata yapsa siyaseten kellesi gider. Peki, askerin hiç ihmali olmaz mı? O neden sorgulanmaz. Neden istifa eden veya görevden alınan hep siviller olur?


Ben merak ediyorum… Siz merak etmiyor musunuz?



05.Ekim.2008 16:41:08
Mehmet Ali BULUT www.gasteci.com

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty bu ülkenin savunmasını siyasetçiler mi? sağlıyor?

Mesaj  izmirlihoca 6th Ekim 2008, 14:21

bu ülkenin savunmasını siyasetçiler mi? sağlıyor?
bu askerleri sevk ve idare eden kişilerin hiç mi hatası yok. başarılı olunduğu zaman başarı askerlerin ama bir başarısızlık halinde hata siyasetçilerin öyle mi?
eğer bu zamana kadar sorun çözülememişse, bana göre, bu hususta yetkili kılınmış makam sahiplerinin sorumluluğu da azımsanmayacak derecede çoktur.
sanırım aşşağıya aldığım yazı ne demek istediğimi daha iyi anlatacaktır.
ARTIK YETER
ARTIK YETER
Türkiye 15 şehidini bugün uğurladı.Ancak Aktütün'deki hain baskın uzun zaman Türkiye gündemini meşgul edecek.Akşam yazarı Kakınç sorumlulara seslendi.

Artık yeter!

Gerçekten yeter!.. Zülfiyare dokunursa dokunsun. Fincancı katırları ürkerse ürksün. Dilerlerse bu satırların yazarını ve benzer görüş serdedenleri vatan
haini ilan etsinler.

Açıkça söylüyorum:

200 bin kişi ile bir avuç eşkıyanın-üç tane kıçı kırık PKK’lı sergerdenin hakkından gelemiyoruz. Türk Milleti kandırılıyor. Türk Ordusu’nun başarısızlığı,
hiçbir geçerliliği ve tutarlılığı olmayan laf ebelikleri ile kamufle ediliyor.

Milletin evlatları helak oluyor. İşin kötüsü helak edilmesine göz yumuluyor.

PKK’lının elinde ağır silah yok. Hava gücünden yoksun. Piyade tüfeği ile aynı karakol noktasına beşinci baskınını veriyor.

Görev yapan eratın başında yine bir astsubay var. Üst rütbeli subaylar nerede?

Palavraları bırakalım ve itiraf edelim. Ortada resmen bir görev hatası var... Sakın ola can veren o fedakâr Mehmetçikler’i suçlamaya kalkmasınlar... Sebep
erlerin eğitimsizliği değil. Eri istediğin kadar eğit. Başına subay lâzım. Ara ki bulasın. Bu iş başlayalı kaç yıl geçti, artık hatırlayamıyorum.

Dünya alay ediyor.

Örtbas etmeyin!

Yapmayın. Her zamanki gibi birtakım bahanelere sığınarak başarısızlığınızı örtbas etmeyin. İstisnasız göreve gelen bütün hükümetler, her istediğinizi verdi.

Geriye ne kaldı? Türk Silahlı Kuvvetleri’ni korumak için banka kapılarında gördüğünüz sivillerden korumalar mı tutalım?

Hain Pusu başlıklı yazımda anlatmaya çalışmıştım... Daha da kötüsü tekrarlandı. Alıştık, bu iş bu şekilde devam edecek deyip susalım mı?

Bir başka yazımda Bari şu APO’yu salıverin... Dağdaki PKK’lılara da birer Nataşa bulup everin... Çeyizlerini de bütçeden verin, top-tüfek almaktan ucuza
gelir diye acı bir gönderme yapmıştım. Zekâsı kıt bir kısım zevat, tepki vermişti. Şimdi ne demek istediğimi anladılar mı?

Ne kaldı söylenmedik?

Herif silahını almış dağa çıkmış. Yalvararak mı indireceksin? Yalvaralım mı?

Subayların maaşlarını mı keselim? Yoksa Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nı Diyarbakır’da mı kuralım?

İtiraf edin!

Arkadaş... Bu ülkenin 56 yıllık bir vatandaşı olarak, bu felaketlerin sorumluları kimler, bilmek istiyorum. Sivil bir halt yerse, ipliğini dakikada pazara
çıkartıyoruz. Eğer asker kesiminde bir şeyler yanlış gidiyorsa, onları da bilmek-görmek, tanımak istiyorum.

Genelkurmay Başkanı’nın komutanların görev-sorumluluk bölgelerini ayırmasını istiyorum. Bölge komutanına, her kimse, Niye doğru dürüst tedbir almadın?
diye sormasını ve en ağır şekilde cezalandırmasını istiyorum.

Subayların bu bölgede ayrıca bir hizmet tazminatı aldıklarını duyuyoruz... Teknik olarak yapılması gereken yapılamadığına göre... Birliğin başında yine
subay bulunmadığına göre... Karakollarda bu durum ortaya çıktığına göre... Sadece başarısızlardan değil, meslek olarak bu görevi seçmiş herkesten bu tazminatların
kesilmesini istiyorum.

Baskından korumak için kurulmuş bir yer, beşinci kez baskına uğramaz. Harbedemiyorsak, bunun da geçerli nedenleri ile birlikte resmen itiraf edilmesini
istiyorum.

HALİT KAKINÇ/AKŞAM

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty Saldırı, savaş nedenidir

Mesaj  kaplan 6th Ekim 2008, 14:24

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar 961820080707083019381 Saldırı, savaş nedenidir
06 Ekim 2008 07:53
Star
Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Fontpxtxt Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Fontpx10 Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Fontpx12 Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Fontpx14 Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Fontpx16










window.google_render_ad();



Bu toprakların ‘gün görmüş insanları’ bu tuzağa düşecek olsalardı, 1984’ten bu yana haydi haydi düşerlerdi...

Bakmayın siz, bazı ‘küçük yerleşim’ alanlarında ufak bir olayın dallandırılıp budaklandırılıp’etnik gerginlik’ gibi tezgahlanmasına...... Dönün bakın, perde arkasında mutlaka bir ‘ekonomik gıcıklaşma’ vardır... Bir nev’i ‘pazar yeri kapma’ yarışı gibi...

Geçiniz...

Türkler, Şemdinli dağlarında şehit edilen evlatlarının hesabını masum komşusundan sormayacak kadar ‘yaşam derinlikleri olan’ bir millettir...

Zaten, ‘etnik nefret’ denilen kavram, ‘Batı kültür dairesinden’ dünyaya yayılmış bir çocukluk hastalığı... Mesela, Sırplar bu işi Bosna-Hersek’ de kendilerine yakıştırdılar ama Türk niye böyle davransın?..

Sorunun tüm boyutlarını biliyoruz artık...

Saldırı nereden gerçekleşti: Sınırın öte yakasından...

Bunlar nerede yaşıyor: Sınırın öte yakasında...

Silahını, yemeğini, askeri eğitimini nereden alıyor: Sınırın öte yakasında...

Hatta, ‘eroin parasından’ pay almak için örgüte katılanların büyük çoğunluğu nerede doğmuş: Sınırın öte yakalarında...

‘Dünya medyası’
denilen ‘yönlendirilmiş cahiller ordusuna’ bakıyorum: Saldırıyı ‘Kürt asiler’ gerçekleştirmiş. ‘Terörist’ tanımlamasına bir türlü gelemiyorlar...

Oysa... Saldırı Türkiye’ye ‘dışarıdan’ yapılmış bir kışkırtma... Ne ‘asi’si... Burada ayaklanan falan yok...’Komşu bir devletten Türkiye’ye dönük açık saldırıdan söz ediyoruz...’

Yani... Savaş sebebi...

Irak’ın kuzeyinde yerleşmelerine göz yumulan, kampları, para ve silah kaynakları hatta ‘korumaları’ belli, zaman zaman ‘bölgesel güvenlik gücü’ olarak da kullanılan bir ‘para-militer’ gücün o ülkedeki yöneticilerin göz yummasıyla gerçekleştirdikleri bir saldırı...

Kim var sınırın öte yakasında?.. İşte sorumlu o...

Oysa hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Mesut Barzani ‘nin, yakın bir gelecekte kapısına dayanıp ‘yardım isteyeceği’ bir tek ülke var: Bugün topraklarından kanlı saldırılar düzenlenmesine göz yumduğu Türkiye...

‘Merkezi’
Irak yönetiminin,bir ay önce, ‘devlet içinde devlet istemem, hemen peşmergeni dağıt’ deyip Hanakin kentine dayandığı bir ortamda nasıl hemen Ankara’ya sıcak mesajlar göndermişse, yarın daha beter ortamda fazlasını yapmak zorunda kalacak...

Sadece Irak’taki Araplar değil, bütün ‘Arap dünyası’, ne Kerkük’ü, ne Irak’ın kuzeyindeki petrolü Barzani’ye bırakmaya niyetli değil, Amerika zayıfladıkça, çatışma adım adım Erbil’e yaklaşıyor...

Irak zemininde Kürd-Arap gerginliği patlama noktasına geldiğinde kim olacak Barzani’nin yanında? Amerika mı?.. İsmet Paşa ‘nın ünlü ifadesiyle, ‘Hadi canın sizde...’

Yaşanılan kanlı gelişme bu bölgede 25 yıldır süren bir gerçeği bir kez da net olarak ortaya koyuyor: ‘PKK, sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin değil, Ortadoğu’daki tüm Kürtler’in de bir numaralı düşmanıdır...’

Bu, ‘şifrelerinin hangi başkentlerin kasalarında saklı olduğu çok iyi bilinen ucubenin’ gerçekleştirdiği her eylem, öncelikle Kürtler açısından büyük tehditler doğurmaktadır...

O halde, bizim güneydoğumuz zemininde politika yapanlarımız ile Barzani-Talabani ikilisine kadar uzanan bu ‘teslim oluş’ neden?

Yoksa... Temsil ettikleri kesimin geleceği üzerine oynanan oyunda bizim tahmin edemediğimiz derinlikte bir ‘santaj’la mı karşı karşıyalar... Acaba...’Hangi bölge dışı güçlerin kurduğu Karagöz perdesinin kuklaları rolündeler...’

Artık... Etekteki taşların dökülmesi zamanı çoktan geldi...

Çünkü ‘kanıyoruz...’

Köylerimize, kasabalarımıza, mahallelerimize inen her şehit cenazesi, asla taşımak istemediğimiz duyguların anonimleşmesine neden oluyor...

İşin en kolayı, gündüz saatlerinde sınır karakolumuza saldırı düzenleyen 350 kişilik terörist grubuna dönük bir ihmal olup olmadığını sorgulamaktır. Tabii ki sorgulayacağız ve bu ülkenin evlatlarının canının hiç de ucuz olmadığını öncelikle onların acılı ailelerine göstereceğiz. ‘Bizim’ sistemimizde aksayan tarafları enine-boyuna masaya yatıracağız...

Ama...

Asıl olan, kendilerini Kürtler adına konuşmaya memur etmiş siyaset adamlarının bir terör örgütüne dönük ‘teslimiyetleri’nin sorgulanmasıdır...

Yaşadığımız ‘kanlı oyunun kara kutusu’ orada...

‘Etnik politikalara’ dikkat!..

Rusya’nın Gürcistan’a bağlı Abhazya ve Güney Osetya’ nın bağımsızlıklarını tanımasından sonra bölgede ‘pandoranın kutusu’ açılmış durumda. Moskova’yı ‘cezalandırma’ sevdası, Amerika liderliğindeki Batı’nın, Rusya Federasyonu sınırları içindeki Çeçenistan ve İnguşetya’yı ‘kaşımasına’ yol açıyor...Yarın, hangi ‘hassas bölgede’ ne tür bir ‘etnik hesaplaşma tezgahlanacağı’ ayrı bir tartışma konusu...Çünkü bölge haritasına baktığınızda, bütün etnik gerginliklerin perde arkasında mutlaka bir ‘bölge dışı dünya gücü’ olduğunu görüyorsunuz...Kritik bir süreç... Aman içeriye-dışarıya ‘azami’ dikkat...

ARDAN ZENTÜRK - STAR

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty Terörün mesajı Genelkurmay Başkanı'na MEHMET KAMIŞ/ZAMAN

Mesaj  kaplan 6th Ekim 2008, 14:56

Yine kimin i?ine yarad???, niye yapt?r?ld??? çok tart???lacak bir sald?r?.

Yine kimin eli kimin cebinde diye zihinlerimizi kurcalayacak sorular zinciri. Yine yüreklere dü?en bir ate?...

PKK ile Ergenekon aras?nda ne kadar ba?lant? vard?r, ne kadar birbirlerinin dümen suyunda ya?arlar ayr? bir tart??ma konusu. Ancak PKK'n?n sürekli olarak Ergenekon lehine eylemler yapt??? o kadar a?ikar hale geldi ki! 'Ulusalc?' diye geçinen mail gruplar?nda, 'PKK ile mücadele eden generalleri hapsederseniz böyle olur i?te' türünden yaz?lar?n bini bir para. Ak?llar? s?ra PKK orta yap?yor, ulusalc?lar gol at?yor. Türkiye'nin; devlet kararl?l???nda Ergenekon terör örgütünün üzerine gitti?i bir süreçte, PKK'n?n eylemlerini hem de can ac?tacak ?ekilde art?rmas?n? nas?l anlamak gerekir bilemiyorum.

Devlet içinde bir grubun özellikle 90'l? y?llarda Güneydo?u'da sürdürdü?ü rutin d??? uygulamalar?n?n kapa??n?n aç?ld???, üzerine gidildi?i bir dönemde, PKK yine imdada yeti?ti ve bütün bu tart??malar?n sümen alt?na at?lmas?na zemin haz?rlad?. B?rak?n o dönemde yap?lanlar? tart??may?, yeniden ola?anüstü hal, yeni güvenlik yasas? gibi tart??malar?n alevlenmesine sebep oldu. PKK; Türkiye'nin insan haklar?na dayal?, demokratik ve ?effaf bir ülke olma sürecini niye baltalay?p duruyor anla??l?r gibi de?il. Yoksa kendisinin de taban? oldu?unu iddia etti?i Güneydo?u'daki kitlelere aç?klayamayaca?? s?rlar? m? var?

Bütün bunlar?n ötesinde, bu son eylemin asl?nda Genelkurmay Ba?kan? Orgeneral ?lker Ba?bu?'a kar?? yap?ld???n? da dü?ünüyorum. Ba?bu?'un son Güneydo?u gezisindeki foto?raf? ve söylediklerini hat?rlay?n. Ba?bu?, aya??n?n tozuyla Do?u ve Güneydo?u Anadolu bölgelerine gitmi? ve Diyarbak?r'da, "Diyarbak?r'?, Diyarbak?rl?lar?n hepsini seviyoruz. ?letti?imiz mesaj bu." demi?ti. Daha sonra Diyarbak?r Ticaret ve Sanayi Odas? Ba?kan? Mehmet Kaya, Ticaret Borsas? Ba?kan? Fahrettin Aky?l, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar? Birli?i Ba?kan? Alican Ebedino?lu, Diyarbak?r Sanayici ve ??adamlar? Derne?i Ba?kan? Raif Türk, Güneydo?u Sanayici ve ??adamlar? Derne?i Ba?kan? ?ahismail Bedirhano?lu, Diyarbak?r Giri?imci Kad?nlar Derne?i Ba?kan? Nilüfer Baran, Ziraat Odas? Ba?kan? Bahri Erdem, Eczac?lar Odas? Ba?kan? Yahya Çokmak, Diyarbak?rspor Ba?kan? Adnan Öktüren, Güneydo?u Gazeteciler Cemiyeti Ba?kan? Faruk Bal?kç? ile bir araya gelmi?ti. Bölgedeki sivil toplum kurulu?lar? ile Genelkurmay Ba?kan?, problemler üzerine konu?ma f?rsat? bulmu?tu.

Ba?bu? daha sonra Van'a geçmi?, belki Cumhuriyet tarihinde bir ilki gerçekle?tirmi?ti. Genelkurmay ba?kan? olarak halk?n içine kar??m?? ve ya?l? bir sakall? amca ile tokala??p sohbet etmi?ti. ??te bu foto?raf çok önemliydi. Ben bu sald?r?n?n tam bu foto?rafa yap?ld???n? dü?ünüyorum. Bu, birtak?m güç odaklar?n?n Genelkurmay Ba?kan?'na 'silahtan ba?ka bir yolu zinhar denemeyin, denenmesine de müsaade etmeyin' mesaj?ndan ba?ka bir ?ey de?il.

MEHMET KAMI? - ZAMAN

m.kamis@zaman.com.tr

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty Kendini aldatma sayın generalim!

Mesaj  izmirlihoca 6th Ekim 2008, 15:01

Nevzat TARHAN


Kendini aldatma sayın generalim!

Dün pek çoğumuz şehit ailelerinin resimlerine bakamadı. Irak sınırı Aktütün köyü terörist saldırısı şehit ailelerine iki defa acı çektirdi, birincisi evlat
acısı idi. İkincisi Genelkurmayın açıkladığı parasızlık gerekçesi ile karakolun değiştirilememe nedeniyle çocuklarını kaybetmelerini öğrenmeleri şoku idi.

Gaflet mi dersiniz, özrü kabahatinden büyük mü dersiniz? En azından hiç empati yok. Kendisini Mehmetçiğin yerine koyma kaygısı yok. Orduevlerinin bir günlük
masrafı ve Genelkurmayın bir günlük kantin geliri ile beş karakol rahatlıkla yapılırdı.

TSK hiç bu kadar aciz duruma düşmemişti. Cumhurbaşkanı, Başbakan programını değiştiriyor Jandarma Genel Komutanı olay yerine gitme zahmetinde bulunmuyor.
Para değil motivasyon azlığı var.

Askeri bürokrasi hiç iyi durumda değil. Çocuğu askerde olan vergi mükellefleri demokratik tepkilerini göstermeliler. TBMM’yi göreve çağırmalılar.

Çoğu dostum ve silah arkadaşım olan generallere bir şeyler söyleme sorumluluğum var. Çünkü general arkadaşlarım maalesef kendilerini aldatıyorlar.

Sayın generalim, golf oynamaya devam edecek misin yoksa kışladan çıkıp halkın değerleri ile barışacak mısın? Bilimsel çözümleri dinleyecek misin? O halde
aşağıda yazdıklarımı okumalısın.

Basından öğrendiğimize göre iki orgeneralimiz karakol baskını olduğu saatlerde İstanbul dükalığının zenginleri ile Antalya’da golf oynuyordu. Acaba hemen
Karpuzkaldıran kampından işlerinin başına döndüler mi?

Yoksa terörle ilgili bitmeyen senfoniyi mi yazıyorsun paşa olamamış sayın generalim?

Paşa olamamış diyorum çünkü azınlıkta da olsa bir general prototipi var ki halkın değerlerine yabancıdır. Paşa kelimesinden, Türk Halk müziğinden, sağ
elle yemek yemekten, “Selamüm Aleyküm” demekten, başörtüsünden rahatsız olur.

Bu prototip general bir zamanlar şehit cenazesinin arkasında namaza durmayı irticai eylem olarak tanımlıyordu. Sonradan fikrini değiştirdi, ürkek ürkekte
olsa cenaze namazına katılıyor. Şimdi de değiştirmeyi düşündüğü yanlışları sorgulayacak mı merak ediyorum?

Terör konusunda da değiştirmeyi düşündüğü tutumlar var mı? Mesela halkın arasına girerken ‘Selamün Aleyküm’ demek, vatandaşın evine girerken ayakkabıyı
çıkarmak gibi. Yoksa halka tepeden bakarak ‘bidon kafalı’ demeyi, salon subayı olmayı mı tercih edecek, eve ayakkabı ile girmeyi ilericilik olarak mı görecek
sayın General?

Güneydoğu insanının sevgi ve güvenini kazanmayı önemseyen kişiler önce onları anlamaya çalışır, değer verir, kabul eder. Van halkı Genelkurmay Başkanımızı
nasıl kucaklamıştı? Kışladan çıkmayı başaran, halkla frekansları tutan subaylar teröre giden gençlerin önünü kesebilir. Diyarbakır cezaevinde dışkı yedirilmesinin
özrünü dilemek zorunda değil miyiz?

Çözüm olarak karakolun yerinin değiştirilmesi düşünülmüş. Eğer bu gerekli idiyse o karakol 44 şehit verdi 30’un üzerinde baskın yedi, önce neden önlem
almadın? Eğer toplumun tepkisinden çekiniyorsan artık öyle rüşvet-i kelamla susan toplum yok. Açık net olacaksın.

Şehidini ‘Vatan sağ olsun’ diye yolcu edecek ama işini iyi yapmayanın da yakasına yapışacak bir toplum var artık. Kusura bakma sayın generalim. Jandarma
korkusu ile toplumu hizaya getireceğini düşünüyorsan artık toplum erişkin oldu. Boşuna kendini aldatma.

Terörle ilgili sorunun kökeni olarak sadece ‘yoksulluk ve işsizliği’ sorumlu görüyormuşsunuz. Anadolu’da çok yer, Kastamonu dağları, Kayseri yaylası, Domaniç
kırsalı aynı yoksulluk ve işsizlikle karşı karşıya. Oralarda neden terör yok? Bu görüşünüzü bilimsel bir araştırmaya dayandırıyor musunuz?

Bay provokatör iş başında ama artık ciddiye alan yok. Kırsalda PKK, şehirde Ergenekon Türk-Kürt çatışmasından besleniyor.

Sayın generalim sana da provokasyon yapılıyor, bu iki grubun hukuksuzlukta eşit olduğunu zarar vermede birbirlerinden farkı olmadığını itiraf et artık.

Bilimsel analizler terör sorununun kökeninde “Doğu insanının kimlik krizi” gerekçesini çıkaracağı için yüzleşmekten mi korkuyorsunuz?

Basından askere yağ çeken yazıları değil çözüm üreten yazıları okumalısınız sayın generalim. Size yağ çekeni akredite yap içinde öneri olan eleştiri yapanı
güvenilmez kabul et, bu tutum artık çok sırıtıyor.

Sayın generalim, hem eski bir asker olarak ben, hemde içinden çıktığınız toplum ve silahlı kuvvetlerdeki sessiz çoğunluk, sizden bu soruların cevabını
bekliyor.
Toplumun bir üyesi olarak ben ve toplumumuz ordusunu çok seviyor. Lütfen siz de topluma layık olunuz. Toplumun değerlerini tehdit olarak görmezseniz terörün
süratle bittiğini hep beraber gözlemleyeceğiz

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty AKTÜTÜN, DAĞLICA GİBİ OLUR MU? Şamil TAYYAR/STAR

Mesaj  kaplan 6th Ekim 2008, 15:37

Açık söylemek gerekirse, Iğsız Paşa’yı samimi ancak verdiği bilgileri eksik buldum.


Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, terör örgütünce Aktütün sınır bölüğüne ağır silahlarla düzenlenen kanlı saldırıyla ilgili brifing verirken gazetecilerin zihinlerini kurcalayan tüm soruları cevaplandırdı.

Her şeyden önce, geçmişten farklı olarak bir eylemle ilgili medyanın bilgilendirilmesi ihtiyacının üst düzeyde karşılanması çok önemlidir.

Açık söylemek gerekirse, Iğsız Paşa’yı samimi ancak verdiği bilgileri eksik buldum. Daha doğrusu, zihnimi kemiren kimi sorulara tam cevap bulamadığım için tümüyle ikna olduğumu söyleyemem.

İstihbarat zaafı var mı?

Eğri oturup doğru konuşacağız. Gazeteci arkadaşlarımızın onlarca sorusuna baktığımda, ağırlık noktasının ‘istihbarat zaafı’ ile ilgili olduğunu gördüm.

Ama Iğsız, bir istihbarat zaafı olmadığını söyledi. Hatta, saldırıdan bir gün önce tepelerde hareket halinde birkaç kişinin tespit edildiğini, o noktalara topla taciz ateşi yapıldığını, saldırının yaşandığı gün sabah 05.00 sularında jandarma özel harekat timiyle takviye edildiğini anlattı.

Demek ki, şu ya da bu şekilde muhtemel saldırıyla ilgili bilgi toplanmış. O zaman şu soruya cevap bulmamız lazım: Yeterli tedbir alamadık mı, yoksa elimizdeki bilgiyi değerlendiremedik mi?

Gerçi Iğsız, bu tarz bilgilerin her zaman ‘saldırı planı’ olarak değerlendirilemeyeceğini, çoğu zaman benzer görüntülerin elde edildiğini anlattı. Bence doğru cevap bu değil.

Peki, ABD istihbarat yardımı yapıyor mu? Iğsız, ‘Hiçbir sıkıntı yok’ dedi. Samimi olalım ve hiçbir ön yargıya kapılmadan düşünelim. Bir anket yapılsa ve halka sorulsa; Sizce bu cevaptan kaç kişi ikna olmuştur?

Kimine göre 300, kimine göre 500 terörist elini kolunu sallaya sallaya sınırımıza dayanacak, yanlarında mermileriyle birlikte ağırlıkları 800 kilograma kadar çıkan havan, doçka tipi ağır silahları getirip 15 askerimizi şehit edecekler, milletin don rengine kadar uydudan tespit yapan ABD’nin bundan haberi olmayacak, kim inanır buna?

İşin vahim tarafı, bu yığınak bir gün gibi kısa süre içinde de yapılmış değil. Iğsız’ın aktardığına göre; Kalabalık terörist grup, zaman içinde yayılarak bölgede konuşlanmışlar. Böylesine geniş zamana yayılan yığınak girişimini önceden öğrenemiyorsak, bir yerde ‘arıza var’ demektir.

Dürüst olmak gerekirse; ‘Kuzey Irak yerel yönetimi terörle mücadelede Türkiye’ye destek vermiyor’ diyen Iğsız’ın aynı kararlılığı ABD ile istihbarat paylaşımı konusunda da göstermesini beklerdim.

Karakol gerçeği

Önemli bir tartışma konusu ise kaçakçılıkla mücadele yıllarından kalma karakolların, mevcut şartlarda terörle mücadelede yeterli olmadığı savıydı. Vadiye inşa edilmiş ve korunması çok güç olan Aktütün gibi sabit karakollarla bu mücadele nasıl verilebilir?

Genelkurmay 2. Başkanı, bu iddialara ‘kısmen’ hak vermekle birlikte sabit karakolların tümden kaldırılmasının mümkün olmadığını, sadece yer değişikliği yapılabileceğini ve bu kapsamda 5 karakolun (Aktütün, Alan, Samanlı, Yeşilova, Umurlu) hakim tepelere yeniden inşa edileceğini açıkladı.

Önemli bir gelişme.

Ne var ki, Aktütün’e ilk saldırının 1992 yılında yapıldığını ve bugüne kadar toplam 44 şehit verdiğimizi düşünecek olursak, geç alınmış bir karar değil mi? Iğsız, ‘mali imkanlar’ dedi. Keşke bu konuda daha açık olabilse, bu gerçeği ‘yeni görebildik’ deseydi.

İnanıyorum, 1992 yılından bu yana görev yapan hiçbir Türk hükümeti, talep olması halinde karakol finansman ihtiyacını asla geri çevirmezdi. Uçağa, tanka milyar dolarları yatıran siyasi iktidarlar, gecekondu fiyatına yapılacak karakoldan hiç imtina eder mi?

TOKİ’ye görev verseler, 6 ayda bitirir hepsini. Önce teşhisi düzgün koymak, sonra tedavi yöntemini belirlemek gerekir.

Vazifenin kutsallığı

Paşa, ‘Askerlerimiz bir hiç uğruna şehit olmadılar, vazifelerini canları pahasına yerine getirdiler’ dedi. Allah hiç birinden rahmetini esirgemesin. Kuşkumuz, bu mübarek insanların vatanseverliğine ilişkin değildir.

Acımız büyük ama şunu da kendimize sormamız gerekmiyor mu: Çatısı ince levhalarla örtülü soğuk iklim çadırı ve kum torbalarıyla örülmüş siperlerle nasıl karşılık vereceksiniz? İnanmayan, dün Vatan Gazetesi’nin birinci sayfasında yayınlanan fotoğrafa tekrar tekrar baksın.

Evet; Kimileri ‘bidon kafalı’ dedi, kimileri ‘göbeğini kaşıyan adam’ diye tarif etti ama o cesur yürekler kompleksi şahsiyetleri iterek bir kenara, vazife uğruna şehit olmayı göze aldılar. Peki, soğuk iklim çadırı reva mıydı onlara? Kum torbalarının arkasına mı gizlemeliydik onları?

Efendim, teröristin hiç mi kabahati yok? Elbette var. Ama onlar terörist. Kandan ve şiddetten besleniyorlar. Tedbirlikli olmak, senin işin.

Hırsız misali

Bakın, geçenlerde evime hırsız girdi. Mutfak tezgahında unutulmuş 600 YTL’yi alıp kaçarken fark ettik, ama yakalayamadık. Topuklarından uyarabilirdim ama ‘şeytana lanet’ dedik. Sonra sakin kafayla düşününce asıl faturayı kendimize çıkardık.

Neden mi? Çok basit. Bahçe kapısının kilidi yoktu, yere kadar döşenmiş pencerelerin önünde koruyucu hiçbir tedbir alınmamıştı, alarma gerek duyulmamıştı.

Ya şimdi? Bahçe kapısı kilidine kavuştu, pencereler çelik kepenklerle donatıldı, her köşe kamera ve alarm sistemiyle tanıştı. Yani, kale gibi oldu. Ehh, içeride de kendimize yetecek kadar mühimmatımız var. Haydi şimdi soysun. Belki girebilir ama zor çıkar.

Anlatmaya çalıştığım da budur: Önemli olan hatayı savunmak değil hatalarımızdan ders çıkarmasını bilmektir. Terör örgütüne öfkemizi kusalım, lanet yağdıralım, lakin hatalarımızla yüzleşmesini de bilelim.

Aktütün, Dağlıca gibi örtülürse sadece kendimizi kandırırız.


06.Ekim.2008 08:38:03

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty ’SORUMLU’ DEĞİL, ‘SORUNLU’ YAYINCILIK ANLAYIŞI !... Hikmet GENÇ/HABERX

Mesaj  kaplan 14th Ekim 2008, 10:22

Pek sorumlu yayıncılık anlayışının feriştahı Uğur Dündar’dan söz ediyorum.. Taraf Gazetesi, Dağlıca baskınıyla ilgili tüm gerçekleri belgeleriyle gözler önüne sermişti... Lakin o zaman da sorgulamamıştı, üstelik ‘geçiştirmeci(!) bir yayıncılık anlayışı’ sergilemişti !... Ne oluyor sizin şu meşhur ‘sorumlu yayıncılık’ anlayışınıza ? Anlaşılan o ki; ‘Sorumlu yayıncılık’ birden ‘sorunlu yayıncılığa’ dönüşüyor konu ‘statüko’ysa.. Dağlıca baskınını yeterince sorgulasaydık Aktütün baskını olur muydu ?... Olsaydı bile bu kadar şehit verir miydik ?..
--------------------------------------------------------------------------------



Elim varmadı...



Aktütün baskını hakkında bir şeyler yazmam gerekiyordu.



Bir kaç kez teşebbüs ettim ama olmadı..



Olmadı, yazamadım..



Ne yazacaktım ki ?..



17 er şehit..



17 gencin hayatı sönmüş Aktütün’de...



Daha önce 28 gencin hayatının söndüğü yerde...



Diyarbakır’da hain bir saldırıda 4’ü polis memuru, 5 kişinin şehit olduğu haberi gelinceye kadar sadece öfke duyuyordum...



Ama artık sadece öfke duymuyorum, öfkeyi de duymaya başladım!..



Kulağımda sessiz bir çığlık, bir uğultu gibi...



***



Acaba yine duyacak mıydım duymaya bir türlü alışamadığım aynı şeyleri ?..



“Aman TSK’yı yıpratmayalım.. Bizim bu konuda hassasiyetlerimiz var...”



Ne hassasiyeti ?



Bıktım artık ben bu hassas konuşmalardan !!...



Bir insanın yaşamından daha önemli, daha hassas bir konu var mı bu dünyada ?!..



Daha önce defalarca baskına uğramış ve onca askerin şehit olduğu ‘hedef tahtası’ misali bir karakolda şehit olmuş askerin ardında bıraktığı gözü yaşlı ana, baba, kadın, çoluk çocuğun durumu ne olacak peki ?



En hassas konu bu değil mi ?



Onlar yıpranmıyor mu ?



***



TSK’ya en büyük kötülüğü biz yaptık..



Ya fazla(!) hassas davrandık eleştirmedik, ya da korktuğumuz için eleştiremedik !!...



Sonuç ne oldu ?



Eleştirilemeyen kişi ve kurumlar hata yapmaya devam ettiler..



Neyse ki bu sefer öyle olmadı...



İlk defa en ağır şekilde eleştirdik.. ( tabi bir kısım medya hariç..)



Yanan yüreklere su serpmeğe yetmezdi belki ama yine de demokrasi ve ifade özgürlüğü bağlamında olumlu bir gelişmeydi bu.



Zira gördük ki, hiç bir şey eskisi gibi değil...



‘Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir’ yok artık...



Herkes hesap verecek...



Yeryüzünde biryerlerde olmasına karşın 30 saat kendisinden haber alınamayan(!) Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu’na soracağız ;



Golf oynamaya giderken cep telefonunu neden yanına almıyor ?!...



( Zira, 27 Nisan da olduğu gibi, gerektiğinde(!) geceyarılarına kadar mesai yapabilen, iletişimi güçlü ve canlı Genelkurmay’ın, onca süre komutana ulaşamaması, kabul edilemez !..)



Diğer yandan, Orgeneral Iğsız, Aktütün baskınından hemen sonra; ‘karakolların yenilenmesi maddi imkansızlıklar nedeniyle yapılamadı..’ şeklinde bir açıklama yapıyor...



Daha sonra Genelkurmay Başkanlığı, İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, basın bilgilendirme toplantısında ‘karakol inşaasında maddi imkansızlığın’ söz konusu olmadığını söylüyor...



Soracağız elbette...



Komutanların birbirinden bu kadar bihaber olması, terörle mücadeledeki zaafiyeti gözler önüne sermiyor mu ?...



Ayrıca birileri lütfen söylesin bize;



Biz mi birilerini gözetliyoruz, yoksa birileri bizi mi gözetliyor ?...



***



Medya da hesap verecek !...



Özellikle her fırsatta sorumlu ve ilkeli yayıncılık anlayışından dem vuran medya..



Örneğin, ‘Aktütün’ baskınında, istihbarat ve iletişim zafiyeti, Golfçü Paşa’nın turnuvası, karakolların hal-i perişanı gibi sorgulanması gereken meseleleri, ‘TSK’yı yıpratmayalım’ diyerek geçiştiren sayın Dündar...



Pek sorumlu yayıncılık anlayışının feriştahı Uğur Dündar’dan söz ediyorum..



Taraf Gazetesi, Dağlıca baskınıyla ilgili tüm gerçekleri belgeleriyle gözler önüne sermişti...



Lakin o zaman da sorgulamamıştı, üstelik ‘geçiştirmeci(!) bir yayıncılık anlayışı’ sergilemişti !...



Ne oluyor sizin şu meşhur ‘sorumlu yayıncılık’ anlayışınıza ?



Anlaşılan o ki;



‘Sorumlu yayıncılık’ birden ‘sorunlu yayıncılığa’ dönüşüyor mesele ‘statüko’ olunca..

Dağlıca baskınını yeterince sorgulasaydık Aktütün baskını olur muydu ?...



Olsaydı bile bu kadar şehit verir miydik ?..



***



Soracağız;



Son günlerde terörün bu kadar azmasının sebebi nedir ?



Terör örgütünün hedefi, bölgeye OHAL’in tekrar getirilmesini mi sağlamak ?



Ve böylece gıdım gıdım elde edilen demokratik kazanımların bir anda heba edilmesiyle terörün rahat beslenebileceği uygun ortamı mı oluşturmak ?...



İddia edildiği gibi Ergenekon, PKK ile gerçekten işbirliği mi yapıyordu ?



Yoksa yaklaşmakta olan Ergenekon davasının ilk duruşmasından önce, PKK’nın, terör eylemlerini yoğunlaştırmasının sebebi, ‘ahde vefa’ mı ?..



‘Bırakın bu derin devlet meselelerini, çeteleri şimdi.. Bakın vatan elden gidiyor..’ mesajı vererek, kamuoyunun dikkatini başka yöne çekmek ve Ergenekon davasını önemsizleştirmek mi ?..



***



Velhasıl eleştirmeye devam edeceğiz...



Eğer hassasiyetlerimiz varsa, bu öncelikli olarak insan hakları ve demokrasi olmalı...



Kurumların yıpratılmaması adına, halkın yıpranmasına, hırpalanmasına göz yuman zihniyet, ‘faşizan statükocu’ zihniyettir...



Bu zihniyetteki bir medya ise, ‘sorumlu’ değil, ‘sorunlu bir yayıncılık anlayışı’na sahiptir !...





hikmetgenc@haberx.com

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty Aktütün bir nevi gerçek mermili tatbikat mıydı?15 Ekim 2008 Emre AKÖZ/SABAH

Mesaj  kaplan 15th Ekim 2008, 18:03

Kanaat getirdim ki bizim devlet, ne PKK'yı bitirmek istiyor, ne de Kürt sorununu çözmek.

Biz sıradan vatandaşlar, " yanlış politika " izlendiğini sanıyoruz. " Doğru politika nedir ", " Sorun nasıl çözülür " diye tartışıyoruz.
Halbuki "yanlış politika" izlendiği filan yok: Devlet bu durumdan rahatsız olmuyor.
Yani meselenin çeyrek asırdır devam etmesi, bir hatanın sonucu değil, bilerek sürdürülen bir devlet politikası.


Olaya bu açıdan bakınca, başka türlü verilere önem vermeye başlıyor insan.
Sekiz yılını dağda geçirmiş, " komutan " düzeyine gelmiş, daha sonra kaçıp teslim olmuş, hapis yatmış bir PKK'lı bakın neler anlatıyor:
- PKK bu verileri nasıl topluyor?
Bir karakolda kaç kişi kalır, izin günleri, tezkerecilerin durumu, yeni gelen askerlerin sayısı dahi bilinir. Örgüt bu bilgileri kendi elemanlarından, bazen koruculardan, bazen de 'derin istihbarat' dedikleri resmi görevlilerden alır.
- Dağdaki terörist 'derin istihbarat'ı nasıl elde ediyor?
Bu iş karışıktır. Uyuşturucu ticaretindeki rant ve kaçakçılıktaki gelir devreye giriyor. Bir de çift taraflı çalışan 'ajanlar' var.
- 350 militan görünmeden Aktütün'e nasıl gelebildi?
PKK böyle baskınları yapacak güçte değil. Eğer birileri müsaade etmiyorsa. Müsaade olmazsa ne Dağlıca, ne Aktütün baskınları gerçekleşirdi. Saldırıyı 350 kişilik PKK grubunun gerçekleştirdiği hikâyesi yalandır. PKK, 350 militanını bir noktaya yığmaz. En fazla 50-60 kadar kişi bu baskını yapmıştır.
- PKK bu eylemi niye yapmıştır?
Biz Türkiye'nin iç gündemine dair eylemler yapar; gündemi değiştirirdik. "PKK, Aktütün'ü basarak yerel seçimler için tabanını hareketlendirmek istiyor" yorumu çok yersiz. Bunun için şehirde kitle gösterileri yeterlidir. DTP'nin kapatılması PKK'nın işine gelir; ancak kapanmasını kolaylaştırmak için de böyle eylem yapmaz.
- Aktütün ve Diyarbakır (polis) saldırıları niye olur?
Sadece şunu söyleyebilirim; Türkiye 'derin devletini' temizlemezse PKK sorunu bitmez. Birileri ülkede kaos istiyor. Bunun için PKK'yı kullanıyor. ( Haşim Söylemez'in haberi, Aksiyon )

İşte bir örnek daha:
Dünkü Taraf gazetesi belgeleri ve uydu fotoğraflarını yayınladı: Aktütün'e yapılan saldırı baştan sona biliniyordu.
Baştan sonra derken buna bir ay süren hazırlıklar ve militan adları dahil!
Hatırlayın: Radikal gazetesi, saldırının ardından " Hani oralar BBG eviydi " diye sormuştu.
Öyle ya: Madem, eski GK Başkanı Büyükanıt'ın dediği gibi bölge ' Biri Bizi Gözetliyor' evi gibi izlenebiliyorsa, bu saldırı neyin nesi oluyordu?
Doğrusunu isterseniz, " ABD gelen istihbaratta bir sorun yok " dendiğinde kuşkulanmıştım.
İstihbarat geliyorsa, olay saptanmıştır; o halde niye tedbir alınmadı?
Ya istihbarat gelmiş ancak bizimkiler es geçmişti ya da istihbarat gelmiyordu, "politika icabı" böyle söyleniyordu.
Taraf'ın açıkladığı belge ve fotoğraflar ise şunu gösteriyor: Evet bölge gerçekten de "BBG evi" gibi.
İstihbarat akmış, saldırı hazırlıkları saptanmış, günbegün takip edilmiş.
Ama hiçbir şey yapılmamış!
Aktütün, " gerçek mermilerle yapılan bir tatbikat " gibi izlenmiş.
Not: Bütün bunlar inanılmaz geliyor; değil mi? " Yok artık " demekte haklısınız. Lütfen sözünü ettiğim yayınlara bir bakın. Sonra karar verin. 'den
EMRE AKÖZ - SABAH
emre.akoz@sabah.com.tr

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty Aman Allahım! böyle bir şey olabilir mi?15 Ekim 2008 Gülay GÖKTÜRK/BUGÜN

Mesaj  kaplan 15th Ekim 2008, 18:05

Bu köşe yorum köşesi, haberleri tekrarlamanın yeri değil. Ama bugün öyle bir haberle karşı karşıyayız ki, haberin kendisi yapılabilecek bütün yorumlardan daha değerli bir yorum niteliği taşıyor.
Haber Taraf Gazetesi'ne ait. Taraf Gazetesi, tıpkı Dağlıca Baskını gibi Aktütün Saldırısı'nın da izini sürüyor ve bu saldırıyla ilgili dehşet verici belgeler, korkunç iddialar ortaya atıyor. Ortaya konan belgelerden 17 askerin şehit olduğu Aktütün saldırısı öncesinde Genelkurmay Başkanlığı'nın, anlık istihbarat paylaşımı uyarınca elde edilen görüntüler ve istihbarî bilgilerle baskının hangi tarihte, kaç kişiyle ve nereye yapılacağı hakkında detaylı bilgiye sahip olduğu anlaşılıyor. İnsansız Hava Araçları sınırdan Hakkari; Şemdinli bölgesine doğru harekete geçmiş 80 kişilik PKK'lı grubun koordinatlarını, net görüntülerini bir aydır adım adım izliyor. Elde ettiği her görüntüyü de Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı'na iletiyor. Komutanlık da elindeki bütün istihbarat raporları ile birlikte Genelkurmay Başkanlığı'na...

Baskından sadece beş gün önce 29 Eylül günü, Van Asayiş Güvenlik Komutanlığı Hareket Merkezi'nde görevli nöbetçi subay, Genelkurmay'a gönderdiği acil raporunda sınırdan 10 uçaksavar silahı getirildiğini, ayrıca PKK'nın Hakkâri Yüksekova'ya bağlı bazı köylere "boşaltın" talimatı verdiğini, bu bölgeleri tampon bölge olarak kullanacağını bildiriyor.

Baskından bir gün önce, yine Van Asayiş Güvenlik Komutanlığı Hareket Merkezi'nden görevli bir nöbetçi subay günlük raporunda bir gün sonraki saldırının adeta koordinatlarını veriyor. "Gizli ve çok ivedi" rumuzlu raporda PKK'lıların bölgedeki hareketliliği isim isim, silah ve katır sayılarına kadar yerleri bildirilerek birimlere gönderiliyor. Sınırdan içeri giren PKK'lılar, içeriye sokulan ağır silahlar, saldırı kararlarının alındığı toplantılar, her şey biliniyor. Saldırıdan bir gün önceki istihbarat raporlarında Hakkâri-Şemdinli bölgesinde bir saldırının gelmekte olduğu bütün detaylarıyla anlatılıyor.

Öyle ki Genelkurmay, Aktütün'ün hemen karşısında, sınırın öteki tarafındaki Mezi Deresi içerisinde saldırıda kullanılan ağır silahları taşımak üzere bekletilen 25-30 katırın varlığından bile haberdar! Ama bütün bu istihbarat, nöbetçi subayların bütün "acil ve önemli" yırtınmaları hiçbir işe yaramıyor. Aktütün Karakolu'ndaki 17 asker, göz göre göre gelen ölüme teslim ediliyorlar.

Dün Hava Kuvvetleri Komutanımızın golf skandalından sonra yaptığı ilk konuşmasında, terörle daha etkili mücadele için hava kuvvetlerinin envanterine katılacak yeni casus uçaklarından bahsettiğini duyunca bu milletle alay etmektir diye düşündüm. Sanki ellerine ulaşan istihbaratı değerlendirmişler gibi, yeni casus uçağı almaktan, daha çok istihbarat toplamaktan bahsediyorlar.

Sanki ellerindeki yetkileri bilgileri kullanmışlar gibi, terörle mücadele için OHAL yetkileri istiyorlar!
* * *
Şimdi ne olacak? Genelkurmay belgeleriyle birlikte ortaya konan bu haber karşısında yine her zamanki gibi "Kim sızdırdı" soruşturmaları mı açacak; yoksa karşımıza geçip bize borçlu olduğu açıklamayı mı yapacak? Dün Dağlıca, bugün Aktütün... Sadece bu iki olay bile, bu savaşın bitirilmesinin önünde tek engel olduğunu gösteriyor: Birilerinin savaşı ne pahasına olursa olsun sürdürme isteği...
Genelkurmay'dan o birilerini karşımıza çıkarmasını bekliyoruz.
GÜLAY GÖKTÜRK - BUGÜN
gokturkgulay@yahoo.com

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty General ve gazeteci18 Ekim 2008 Mehemet BARLAS/SABAH

Mesaj  kaplan 18th Ekim 2008, 14:26

Generaller general gibi, gazeteciler de gazeteci gibi davranır...

Bilinen hikâyedir. Adam bir banka şubesinin önünde kestaneleri pişirip satan arkadaşına gitmiş.
-Çok sıkıştım. Bana borç verir misin, demiş.
Kestaneci gülmüş, arkasındaki banka şubesini gösterip cevap vermiş:
-Bu banka ile anlaşma yaptım. Onlar kestane satmayacaklar, ben de kimseye borç vermeyeceğim!..
Aslında bütün kurumların arasında bu tür yazılı olmayan anlaşmalar yok mudur? Mesela genelkurmay gazetecilik yapmaz, gazeteciler de genelkurmaylık yapmazlar.
Bu anlaşmaya uyulmadığı zaman, çok çarpıcı sonuçlar çıkabilir. Örneğin Genelkurmay internet sitesinde "atlatma muhtıralar" la gazetecilik yapıldığı zaman, seçmen kitlesi bunu oylarıyla reddeder.
Veya muhtıralı darbe dönemlerinde gazeteler ortak manşetlerle militarizmin organları haline geldiği zaman, sonunda mutlaka bir basın krizi yaşanır. Bir bölüm gazeteler ve patronları meslekten tasfiye edilir.
Aynı durum siyaset ile gazetecilik arasında da yok mudur? Bir başbakan "Manşet öyle atılmaz böyle atılır" diye gazetecilere akıl öğretince, gazeteciler de "İktidar öyle olunmaz, böyle olunur" diye yazmaya başlarlar köşelerinde.
Bir ölçüde herkes yüklendiği görevin ve sosyo-politik konumunun gereğini yapmak zorundadır. İçten öyle düşünmese bile, sorumluluklarını yerine getirmek için bazı tavırları koymak zorundadır herkes.

Kurtçuk örneği
Gazeteci gazeteciliği, asker orduyu, iktidardaki politikacı devleti savunmak zorundadır.
Meseleyi somuta indirgersek...
Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ da mutlaka terörle mücadele sırasında görülen zaaflara takılmakta, üzülmekte, sorumluların saptanması için emirler vermekte, kayıplarımızı yüreği yanarak izlemektedir.
Bu açıdan bir vatandaştan ya da olaylara eleştirel açıdan bakan bir gazeteciden farkı yoktur bir genelkumay başkanının.
Ama ordunun moralinin ve disiplinin korunması, güven duygusunun zedelenmemesi için, bir genelkurmay başkanı gibi davranıp, konuşmak zorundadır.
Galiba Alman ordusu için anlatılır.
Askerlere pişirilen ve fasulyeden yapılmış karavananın kazanı yemekhaneye gelmiş. Kazana kepçeyi atıp dağıtım yapmaya hazırlanan er Hans, fasulyelerin suyunda kurtçukların yüzdüğünü görüp, komutanına haber vermiş.
Komutan şöyle bir çevreye bakmış. Fasulyedeki kurtçukların huzursuzluğa sebep olacağını, disiplinin sarsılabileceğini hissetmiş. Eisenstein'ın "Potemkin" filmindeki sahneyi hatırlamış. Eline kaşığı almış ve kurtçukları birer birer kaşıkla yakalayıp yemiş. Sonra dönmüş askerlere...
-Onlar kurtçuk değildi, fasulyenin cücükleriydi, demiş.

Üslup meselesi
Bu örnek herhalde tüm dünya orduları için geçerli olacak kıssaları içerir. Ama üslup farkları da mutlaka hesaba alınmalıdır.
Yine Alman ordusundan örnek verelim.
Er Hans'ın babası ölmüş... Albay, bölük komutanı olan Yüzbaşı Gerhard'ı çağırıp, er Hans'a babasının ölümünü alıştıra alıştıra söylemesi için emir vermiş.
Yüzbaşı Gerhard er Hans'ın da aralarında bulunduğu bölüğü toplamış. "Hazır ol" komutu verdikten sonra "İçinizde son zamanda babası ölen var mı" diye sormuş.
Kimseden ses çıkmayınca, "Er Hans, seni yalan söylemekten üç gün hapse mahkum ediyorum" diye bağırmış.
Özetle büyük sorumluluklar taşıyanların üsluplarında bazen ölçüyü kaçırmış aşırılıklar gördüyseniz bunları onların konumlarına bağlayabilirsiniz.
Keşke onlar da gazetelerdeki haberlere ve yorumlara bakarken, "Gazeteci" nin işlevini, sorumluluğunu ve genel olarak varlık sebebini değerlendirebilselerdi.
Tüm bunlar unutulunca toplumların gündemleri de dağılır. Sonunda birileri askerlere, birileri de gazetecilere kızar.
Oysa odakta bölücü terör olmalıdır.

MEHMET BARLAS - SABAH

mbarlas@sabah.com.tr

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty Başbakanımız da empati yapamadı!20 Ekim 2008 Prof. Nvzat TARHAN/HABER7

Mesaj  kaplan 22nd Ekim 2008, 02:44

Ortada savunulamayacak hata ve ihmaller var. Hükümet bu krizi yanlış yönetti ve askere yanlış zamanda sahip çıktı.

25 yıldır süren başarısız bir terörle mücadele var. Beş defa benzer baskın yediği halde önlem alınmamış bir sınır güvenliği var. Daha sonra basının ve kamuoyunun feveranı var. Nihayet alışılmıştan biraz fazla askerin eleştirilmesine askerin otoriter, totaliter ve orantısız tepkisi var.

Şimdi empatik bakışla olayı inceleyelim. Eğer Sayın Başbakanın veya bir generalimizin çocuğu askerlik için kur’ada Aktütün Karakolunu çekse ne hisseder, ne düşünür ve ne yapardı? İşte her Türk vatandaşı benzer içsel fırtınayı yaşar ve mukayeseyi yapar.

Bir doktor arkadaşımız hastasından beyin görüntülemesi istememişti. Hastanın beyninde tümör olduğu ortaya çıktığında keşke beyin incelemesi isteseydin dediğimizde ‘Yüzlerce hasta görüyorum o kadar hata olur’ cevabı vermişti. Bende kendisine senin açından hata yüzde bir ama o hasta açısından yüzde yüz demiştim.

Artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olamayacak, askere çocuğunu gönderen daha dikkatli olacak.

Çocuğunu askere gönderen için ölenler ‘Zayiat veya telefat’ değil can parçasının ölümü, Komutanlar ve Başbakan acıyı paylaştığını hissettirmeliydiler.

Hani vatanı en çok seven görevini en iyi yapandı. Hani halkın Ankara’daki sesi olacaktık.

Eleştiriden bunalan askeri bürokrasinin 12 Eylül 1980’i andırır biçimde eleştirenlere muhtıra verir tarzda tepkisi vardı. Fakat ihtar bu defa basına verildi. Bu tepki ABD Başkanı Bush’un ‘Ya benden yanasınız ya da teröristlerden yanasınız’ söylemine uygun bir tepkiydi. Irak ta yapılan birçok yanlışı görmemezlikten gelme vardı.

Başkan Bush‘un söylemine benzer bu söylemi generallerimiz de yaptı. ‘Herkes bulunduğu yeri bilsin’ tepkisi adil değildi, ikna edici değildi ve endişeleri gidermiyordu. Dostunu ve düşmanını yanlış tanımlamış ve karıştırmış bir generalin ateşi körükleyen tavrıydı.

Kendini eleştireni düşman görme, kendisi gibi düşünmeyeni düşman olarak tanımlama hastalıklı bir algılamadır. Dostunu ve düşmanını karıştırmış bir devlet adamı huzur bozar ve savaş çıkarır.

Şimdi empati yapmaya çalışalım. Yakında AKP’nin kapatılma davası ile ilgili gerekçeli karar açıklanacak. Beş komutan benzer bir üslupla bir basın toplantısı düzenlese ‘Laikliğe karşı odak olan bir siyasi irade ile çalışmak istemiyoruz, herkes bulunduğu yeri bilsin, ya laiklikten yanasınız veya karşısınız’ derse hükümet ne yapar?

Eğer kamuoyunu arkasına alırsa beş komutanı birden görevinden alabilir. Yahut kamuoyu ve basın generalleri desteklese veya suskun kalsa hükümet istifa etmek zorunda kalırdı.

Bugüne dönersek terörle mücadelede yapılan hataların farkına varıldığını ve bu hataların tekrarlamaması için ciddi dersler çıkarıldığını, derin üzüntü yaşandığını ihmali olanlar için gereken yapılacağını duymak isteyen kamuoyu bu beklentisine cevap bulamadı. Üstelik hükümette olayın örtbas edilmesi kervanına katıldı.

Sayın Başbakan ‘Biz bulunduğumuz yeri biliyoruz, bilmeyenler düşünsün’ diyerek hayal kırıklığı uyandıracak oportünist bir söylemde bulundu. Doğru olanı değil kısa vadeli menfaatine uygun olanı yaptı. Askere sahip çıkıyorum zannederek çıkarına sahip çıktı.

Böylece Sayın Başbakan askeri bürokrasinin üslup hatasını da önemsemediğini gösterdi. ‘Başka bir konuda yukarıda zikrettiğim laiklik konusu gibi’ aynı uslupla asker kendisine tepki verirse artık Sayın Başbakanın duruşu inandırıcı olamayacaktır.

Ne yapılmalı?

Artık Milli Savunma Bakanlığı aktif hale geçmelidir. Askerin kamuoyu önüne sık sık çıkması orduyu yıpratıyor. Basınla ve halkla diyalog kurma alışkanlıkları olmayan komutanların hatalı sözleri orduya zarar veriyor. Aktütün olayı gazete manşetlerinde gezerken asker adına cevapları sivillerin vermesi gerekiyordu. Askeri kendini savunmak zorunda bırakırsanız oda bildiği yöntemi kullanır ve bu yöntemi döner haklı olarak gördüğü her alanda kullanır.

Sayın Orgeneral İlker Başbuğ ‘Bütün dünyada ordular ne yaparsa bizde onu yapıyoruz’ dememiş miydi? Dünyada ordular hükümetten daha çok halka yakındır ve olumsuz duyguların sivillere yönelmesi, olumlu duyguların askere yönelmesi ülke savunması ve devlet yönetimi için daha önemli, gerekli ve doğru olandır. Tek şartla son kararı sivil irade verirse.

Maalesef siyasi iradenin asker-sivil ilişkileri politikası yanlışlarla dolu... Asker sivil kavgası çıkarmak isteyenlerin oyununa gelmeyelim derken ilkesizleşmemeliyiz. Yanar döner politikacılara hiç bir asker saygı duymaz.
______________

Not: Ailece bir yılda iki büyük kayıp yaşadık. En büyük nasihatçi ölümün nefesini hissettik. En büyük manevi yardım olan dualarınızı bekliyoruz. Taziyelerine cevap veremediğimiz dostlarımız bizi bağışlasınlar.
PROF. DR. NEVZAT TARHAN - HABER 7
ntarhan@gmail.com

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ak Tütün Baskını üzerine yazılan yazılar Empty AKTÜTÜN

Mesaj  Ahmeterdogan 16th Kasım 2008, 20:52

Dağda üç Beş domuz Sürüsü
Tutturmuş Bir Kürdistan Türküsü
Eline Almış Bayrak Diye Bir Masa örtüsü
Satsan Beş Para Etmez Ne Dirisi Ne De ölüsü
Soyu Soysuz Olan Sensin Toprak Senin Neyine
İte itlik Yapıp Kafa Tutma Beyine
Anlasa Dediğimi Sokaktaki Köpek Ağlar Haline
Duy Ulan Soysuz Ne Mutlu Türk'üm Diyene!!!

Ahmeterdogan

Erkek Mesaj Sayısı : 26
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz