Dumlupınarlılarınforumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ergenekon üzerine

2 posters

Aşağa gitmek

Ergenekon üzerine Empty ERGENEKON’U SEYREDİYORUM, GÖZLERİM FALTAŞI...

Mesaj  kaplan 3rd Ekim 2008, 17:35

ERGENEKON’U SEYRED?YORUM



Ergenekon’u seyrediyorum, gözlerim falta??;

Daha dün gibiydi..

Türkiye laikti laik kalacakt?,

Bitmez bu cumhuriyet sevgisi

Genci, ya?l?s?, kad?n?, erke?i, çocu?u,

Hepsi bir arada..

Kim kar?? koyabilirdi ki o laik duru?a ?!..

Gelmi? bir kere millet, cu?uhuru?a !

Mitingleri dinliyordum, gözlerim kapal?...

?imdi ise Ergenekon’u seyrediyorum, gözlerim falta??...



Ergenekon’u seyrediyorum, gözlerim falta??;

?lk k?v?lc?m orada çakm??t?,

Ma?rurdu ‘Tando?an’,

Söz konusu cumhuriyetse, teferruatt? meydan !..

‘Tando?an’a nazire

Co?tu ‘Gündo?an’ ve ‘Ça?layan’ !

Hayk?r?yorlard? hep bir a??zdan;

‘Türkiye laiktir laik kalacak !’

Ellerde bayrak, kan k?rm?z?

?imdi Ergenekon’u seyrediyorum, gözlerim falta??...



Ergenekon’u seyrediyorum gözlerim falta??;

Heyhaat!.. Anlamad?k, bizi kim kand?rd?,

Herkesi ‘Kemalist’ ulusalc? sand?k.

Lakin 22 Temmuz’daki sand?k..

‘Hay?r’ dedi, ‘Bunlar kuru kalabal?k’

Me?er kendini kalabal?k göstermi?

Azg?n az?nl?k

Yine de kand?ramad?lar halk?..

Ergenekon’u seyrediyorum, gözlerim falta??...



Ergenekon’u seyrediyorum, gözlerim falta??...

Çete kurmu?, emekli askeri, genç subay?..

Mafyas?, Gazetecisi, i?adam?,

Profesörü, YÖK’ü, mürteci dedektörü,

Ö?retmeni, polisi, savc?s?..

Darbe yapacaklarm?? y?kmak için iktidar?,

Birinci dalga.

Üçüncü dalga..

Be?inci dalga...

Tutuklanan hayk?r?yor;

‘Vatan Millet Sakarya’ !

‘Kemalist’mi?, ‘ulusalc?’ym?? alay?,

Ergenekon’u seyrediyorum, gözlerim falta??...



Ergenekon’u seyrediyorum, gözlerim falta??;

‘Beni de al?n’ diyordu en cevval ulusalc?

‘Hayhay’ dediler, ‘al?r?z Özkan’

Netekim ald?lar ve sordular;

‘Merak ettik do?rusu, “Siz kaç ki?isiniz ?!”

****** gibi, davan?n avukat?yd?

?imdi oldu zanl?s?

Ergenekon’u seyrediyorum gözlerim falta??...



Ergenekon’u seyrediyorum gözlerim falta??;

Gözalt?na al?nm??, cumhuriyet kad?nlar? !

Hadi ?diz do?u?tan di?i !

Ya ’Sisi’ye ne demeli ?

Kad?n m? kalmad? ülkede

Bir dönme mi üstlendi bu görevi ?

?stemem ben böyle cumhuriyeti,

Cumhuriyet kad?n? travesti

Bir yandan da ;

Darbelerle i?di? edilmi? ‘Demokrasi’

Çeteci, darbeci ç?kar, s?ksan topra?? ta??

Ergenekon’u seyrediyorum gözlerim falta??...

...

Hikmet Genç



hikmetgenc@haberx.com


kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ergenekon üzerine Empty Hem bomba atan, hem atılan! Hem sanık hem müdahil..18 Ekim 2008 Ali İhsan KARAHASANOĞLU/VAKİT

Mesaj  kaplan 18th Ekim 2008, 14:09

Cumhuriyet gazetesi, Pazartesi günü başlayacak olan Ergenekon davasına müdahale talebinde bulunmuş! Ne demek “müdahale talebi”nde bulunmak?

Bir davada; taraf olmadığı (davacı-davalı, savcı-sanık) halde, verilecek kararın kendi haklarını etkileyebileceği iddiasıyla, dosyada taraflar gibi hareket edebilme hakkı tanınmasını istemek..

Ceza davalarında nasıl olur bu iş?

Suçtan zarar görenler, suçun faillerinin hakkıyla cezalandırılması için müdahale dilekçesi verirler. Mahkeme; talebi uygun görürse, artık müdahil olan kişi, savcı ile birlikte hareket ederek, faillerin cezalandırılması yönünde çaba verir. Sanıklar beraat ederse, veya az ceza alırsa, temyiz edip, kararın kesinleşmesinin önüne geçerler..

Cumhuriyet gazetesi, binasına atılan el bombalarından dolayı gerçekten mağdur durumda.

Ama küçük bir ayrık durum var bu olayda.
Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi, Cumhuriyet’i bombalama olayının azmettiricileri ile aynı örgütte..
Yani Ergenekon terör örgütünde.. Üstelik yönetici konumunda..
Gelin, çıkın bu işin içinden.
Cumhuriyet’in avukatları; bir yandan Ergenekon davasının sanıklarının, bu arada kendi gazetelerinin imtiyaz sahibinin cezalandırılması için, savcı ile birlikte hareket etmek üzere müdahale talebinde bulunuyorlar.
Bir yandan da, o gazetede, aynı imtiyaz sahibinin emri altında çalışmaya devam ediyorlar.
Hatta; gelen bir başka habere göre, Ergenekon davasının iddianamesini hazırlayan savcılar için tazminat davası açıp, “Bizim gazetemize hakaret ettiniz” diyorlar!
Hayli karışık bir durum!
Aynen Aktütün gibi.. Aynen Dağlıca gibi..
Cumhuriyet gazetesinin avukatları, Ergenekon davasında sanıkların cezalandırılması için müdahale dilekçesi verince, merak ettim, “Cumhuriyet gazetesine bomba atıldığında, gazete bu haberi nasıl vermiş!” diye..
Arşivden 16 Mayıs 2006 tarihli Cumhuriyet’i getirince, her zamanki “Cumhuriyet klasiği” haber mantığının ürünü başlıkla karşılaştım: “Dinci terör kuşkusu”
Haberi kaleme alan da, sözümona terör uzmanı Mehmet Faraç!
Bakın, birinci sayfasının hemen hemen yarısını kaplayan siyah zemin içine oturtulan “Tehlikenin farkında mısınız?” provokasyonunun hemen altındaki haberin spotunda, başka neler yazılmış: “Başbakan, TBMM Başkanı ve dinci basının laiklik üzerine tartışmaları yoğunlaştırdığı bir dönemde başlayan seri saldırılar, Cumhuriyet’i ‘derin’den ürkütmeyi mi hedefliyor?.. Kullanılan patlayıcılar, saldırganların gözü kara davranışları, pervasızlıkları, cesaretleri ve eylem tarzları, Cumhuriyet’e yönelik seri saldırıların karanlık bir organizasyondan beslendiği yolunda ciddi kuşkular doğuruyor.”
Karanlık organizasyon tesbiti doğru da..
Dinci olduğu iddiası yanlış!
Haberlerinde “profesyonel ve koordineli” tesbitini de yapmışlar!
Bu tesbit de, gerçekten dört dörtlük..
Gerçekten de; Ergenekon iddianamesi ile ortaya çıktı ki, eylemler tam bir profesyonellikle tasarlanmış.. Ve gerçekten koordineli..
Bir yandan “Tehlikenin farkında mısınız?” deniliyor.
Hemen arkasından bomba atılıp, “Dinci terör kuşkusu” başlığı atılıyor..
Bundan daha profesyonel iş mi olur? Bundan daha koordineli eylem mi olur?
Ve olayın üzerinden 2.5 yıl geçtikten sonra, Cumhuriyet gazetesinin avukatlarının, dün mahkemeye verdikleri dilekçe ile, bence Cumhuriyet de kabul etti bu gerçeği!..
Davaya müdahil olmak istediklerine göre, kendilerini bombalatanların, Ergenekon olduğunu itiraf ettiler..
Şimdi Mehmet Faraç, özür diler mi acaba? Cumhuriyet gazetesi yöneticileri özür diler mi acaba?
Suçladıkları Başbakan’dan.. TBMM Başkanı’ndan.. Dinci basın dediklerinden..
Hiç zannetmem. Onlar; her zamanki saldırılarına, çok bildik havalarında terör uzmanlığı adı altında Ergenekon türü derin organizasyonları, “Dinci terör” etiketi altında kamuoyuna sunma hizmeti(!)ne yine devam ederler..
Ediyorlar da zaten..
Bir yandan avukatları, “Gazetemizi bombaladılar. Biz zarar gördük. Ergenekon terör örgütü davasına katılıp, faillerin cezalandırılması için taraf olmak istiyoruz” diyorlar.
Bir yandan da, gazetelerinde yarım sayfayı dolduran ilanlarla, halkı Ergenekon davasının duruşmasına katılıp, sanıklar lehine nümayişte bulunmaya davet ediyorlar!
Hayret bir şey, gerçekten de!
Önceki Cumhurbaşkanımız Necdet Sezer’in okuduğu, hatta zaman zaman yazılarını yayınlattığı, üst düzey bürokratların gazetesi olarak tanınan gazetenin düştüğü duruma bakın!
Gülünecek hal mi, ağlanacak hal mi, karar veremedim!

ALİ İHSAN KARAHASANOĞLU - VAKİT

akarahasanoglu@vakit.com.tr

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ergenekon üzerine Empty Kürt Sorunu ve Ergenekon21 Ekim 2008 Mehmet ALTAN/STAR

Mesaj  kaplan 22nd Ekim 2008, 01:19

Ergenekon Davası’nın ilk duruşması, Tayyip Erdoğan’ın iç ve dış dengeleri gözeterek ‘Kürt Sorunu’nu’ çözme çabalarına denk geldi... Başbakan Erdoğan’ın dünkü zorlu Diyarbakır gezisi...

Barzani’nin açıklamaları, Öcalan’a kötü muamele edildiği savıyla başlayan ve dün Doğu Beyazıt’ta bir kişinin ölümüne neden olan kıpırdanmalar...

AK Parti ve hükümet, kapsamlı bir çözüm planının ortaya konması, sivil-asker arasındaki uyumun sağlanması ve uluslararası desteğin alınmasıyla boğuşmakta...

Tarihsel bir başarı yakalanabilir mi?

***

Alakası yokmuş gibi görünse de bu ciddi ölçüde de Ergenekon Dava sürecine bağlı...

Etkili İngiliz gazetesi The Times ne yazıyordu?

Generallerin terör suçuyla yargılanacakları ‘derin devlet’ davasının sanıklarının aşırı sağcı-laik kişiler olduklarını, cinayet, sosyal çatışma ve askeri darbe düzenleyerek seçilmiş Türk hükümetini devirmeyi amaçladıkları suçlamasıyla karşı karşıya olduklarını... Söz konusu gruba ‘Ergenekon’ adı verildiğine de işaret eden Times, Ergenekon’un Türkiye’nin AB üyeliğine de ülkeyi düşmanları karşısında zayıflattığı gerekçesiyle karşı çıktığını yazıyor.

Aslında, dün başlayan dava, halk egemenliğine karşı şiddeti öngören İttihat ve Terakki geleneğiyle Türkiye’nin sınırlı bir hesaplaşması...

Çünkü Ergenekon’un devlet içindeki tüm varlığını çekip çıkarmaktan ziyade, sivil siyaset ile askeri bürokrasi üst yönetiminin mutabakat sağladığı sınırlar içinde hareket edileceği anlaşılıyor...

***

Emekli Hákim Albay Ümit Kardaş dün Zaman Gazetesi’nde Nuriye Akman’a süreci şöyle değerlendiriyordu:

‘Şener Eruygur açısından bunu yapmaya kalktığınızda bu sefer de diğer kuvvet komutanları hakkında da dava açmanız gerekir. Şener Eruygur tek başına planlamamış günlüklere göre. Üç tane kuvvet komutanı var. Onlar hakkında herhangi bir işlem yapılmadı. O açıdan Sarıkız ve Ayışığı’ndan herhangi bir dava açılacağını tahmin etmiyorum. Bir darbe planlaması yapıyorsunuz. Bu darbe planını dört kişi yapar. Ama onun altında da bir sürü insan vardır. Dört kişi bir araya gelerek olmaz. Mutlaka daha alt kademelerde uzantıları vardır. Aslında onlara doğru da gitmek gerekir. Bu sefer şu anda görevde olan ve terfi yapmış subaylar da var. Zaten o dönem hükümet biliyor bunu. Bildiği anda bir şey yapmamış. Başbakan, Başbuğ’a arka çıkan son açıklamasıyla askerin istemediği bir şeyi yapmayız demiş oldu.’

***

Ergenekon davası şüphesiz ki, sonuçları ne olursa olsun, Türkiye’nin demokratikleşmesi, halk iradesine saygı açısından çok önemli bir süreç...

Devletin, İttihat ve Terakki zihniyetinden malul diğer kanadını yakalama girişimi...

Çok önemli olmasına rağmen, nihai ve toptan bir temizleme beklemek de pek gerçekçi olmayabilir...

Acaba...

Aynı mutabakatı esas alıp, o sınırlar içinde kalarak ‘Kürt Sorunu’ çözülebilir mi?

***

Bu sorunun cevabını dün Taraf Gazetesi’nde Avni Özgürel, Neşe Düzel’in ‘siyasi iktidar, Kürt meselesini askere mi devretti?’ sorusunu yanıtlarken veriyordu:

‘Devredemez. Çünkü bu iş askerin yapacağı bir iş değil. Bu iş bir güvenlik işi değil. Bu, Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesidir. Zaten Türkiye’yi demokratikleştirdiğiniz takdirde ortada ne türban sorunu kalır, ne de Kürt meselesi. Türkiye’de AB’nin demokrasi standartları egemen olursa, ne asker böyle hesap sorulamaz konumda olur, ne yargı böyle çarpık işleyebilir, ne de yolsuzluklar bu düzeyde gerçekleşir. Ama bu ülkede Kürt sorunun çözümü istenmiyor. Çünkü bu işten herkesin çıkarı var. Sadece askerin değil, güvenlik birimlerinin, siyasetin, işadamlarının kısacası toplumun büyük bir kesiminin çıkarı var bunda. Kürt sorunu her türlü istismarı ve illegal parayı besliyor.’

Sonra da şöyle devam ediyordu:

‘Kültürel ve siyasal haklardan başlayarak, Anayasa da dáhil Türkiye’nin hukuk metinlerinde Kürtleri rahatsız eden bütün başlıklar yeniden yazılmalı. ‘Kürtlerle Türkler etle tırnak’ lafı hukuka yansıtılmalı. Ayrıca Kürt meselesini çözmek için Öcalan’la görüşülmeli. Türkiye’de bu meseleyi onun dışında bir güç çözemez. Sorunun çözümüne etkin bir katkı sağlayamaz.’

****

Sıkıntılı ve güç bir süreçten geçiyoruz...

Ya kendimizi yenileyerek ileriye doğru önemli bir adım atacağız...

Ya da beceriksizliğimizden dolayı çok ağır bir fatura ödeyeceğiz...

Benim endişem, ‘Ankara Statükosunun esneme becerisi kadar bir izinle bu meseleler nasıl çözülebilir’ sorusu.

Tabii sorunun cevabı AK Parti’nin de kaderini şekillendirecek...

Ankara odaklı bir açılım çare olur da, ‘Kürt Sorunu’nu çözer ise tarihi bir zafer kazanacak...

Yok, eğer tersi olursa da buharlaşacak...

***

Ankara’ya güvenerek Sırat Köprüsü’nde yürümek, AK Parti’nin kendisinin de şiddetle karşı koymadığı ağır bir tuzak olabilir...

Ergenekon’u tümüyle ortaya çıkaramamak, biraz da Kürt Sorunu’nun çözümüne sınır koymak demek değil mi?

MEHMET ALTAN - STAR

mehmetaltan@stargazete.com

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ergenekon üzerine Empty OLAYIN ESASINI GİZLEME ÇABALARI Okay GÖNENSİN/VATAN

Mesaj  kaplan 22nd Ekim 2008, 01:36

Esası gözden kaçırırsanız da “tuvalette havlu yok”a gelir tıkanırsınız.

Ergenekon davasının ilk günü ortaya çıkan keşmekeş, duruşma salonunun kötü hazırlanmış oluşu, olayın özünü gizlemek isteyenler tarafından kullanılmaya başlandı.

Olayın özünü, esasını düşünmeden, görmeden bu davayla ilgili kanaat sahibi olmak zordur. Esası gözden kaçırırsanız da “tuvalette havlu yok”a gelir tıkanırsınız.

Olayın esasında şu sorular var ve bu dava o sorulara cevap getirmek zorunda:

* Abdi İpekçi neden öldürüldü? Katil olarak yakalanan kişi askeri cezaevinden nasıl ve kimler tarafından kaçırıldı?

* 1978’de Kahramanmaraş’ta Alevi kıyımı nasıl ve kimler tarafından tezgâhlandı?

* Hamit Fendoğlu’nu, o dönem için çok ileri bir teknoloji olan bombalı mektupla kim, neden öldürdü?

Bunlar biraz eskide kalmış sorular olarak görülebilir, ama devamı mahiyetindeki soruları sorarak manzarayı biraz daha aydınlatabiliriz:

* PKK’nın kuruluş sürecinde Abdullah Öcalan devletin resmi görevlileriyle hangi ilişkiler içindeydi, bu konuda Uğur Mumcu’nun devletin istihbarat raporlarına dayanarak yazdıkları doğru mudur?

* Uğur Mumcu’nun Susurluk çetesiyle ilgili yazılarının ardından öldürülmesinin bu yazılarla bağlantısı var mıdır?

* Uğur Mumcu cinayetinde kullanılan patlayıcı o sırada kimlerin elinde bulunuyordu?

* Gazi Mahallesi olaylarını kim, hangi amaçla kışkırttı?

* Ahmet Taner Kışlalı öldürülmeden önce onlarca yazardan farklı olmayan görüşler savunuyordu, neden ve kimler tarafından öldürüldü?

* Daha sonra Hrant Dink cinayeti dolayısıyla adı duyulan bir asker kişinin Ahmet Taner Kışlalı cinayetinin hemen ardından olay mahallinde bulunması ve burayı yıkatıp temizletmesi de tesadüf müdür?

* Susurluk çetesi tarafından kumarhane operasyonlarında toplanan paralar nerelerde kullanıldı?

* Susurluk çetesi tarafından kaç kişi, kimin kararıyla öldürüldü?

n Susurluk çetesinde adı geçen kişilerden bazılarının Ergenekon davası sanığı olması raslantı mıdır?

* Ergenekon sanıklarından Muzaffer Tekin, soruşturmanın daha en başındayken neden intihara kalkıştı?

***

* Ergenekon davasının bazı sanıkları halen “vatan millet” nutukları atar ve yurt dışına çıkış yasaklarını kınarken, önemli sanıklardan ve biri emekli general olan ikisinin hâlâ yurt dışında bulunmalarının açıklaması nedir?

* Ergenekon sanıklarında çıkan ve yüzlerce kişi hakkında tutulmuş raporlardan oluşan belgeler bu kişiler tarafından ne amaçla oluşturulmuştur?

* Bu bilgiler içinde onlarca, yüzlerce kişinin ev adresinin bulunmasının anlamı nedir?

* Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombaların Ergenekon sanıklarına ait mekânlarda bulunan el bombalarıyla aynı seriden olması tesadüf müdür?

* Hrant Dink cinayeti nasıl örgütlenmiş, sanıklar nasıl korunmuş, cinayetle ilgili istihbaratlar nasıl gizlenmek istenmiştir?

* Hrant Dink’i, öldürülmesinden önce tehdit edenler arasında Ergenekon sanıklarından bazılarının bulunması tesadüf müdür?

* Danıştay baskınını gerçekleştiren şahsın Ergenekon’un lideri konumundaki kişilerin çevresinde bulunması tesadüf müdür?

* Trabzon cinayeti, Hrant Dink cinayeti, Malatya kıyımı gibi olayların sanıklarının, hatta son ABD Başkonsolosluğu baskınında ölen gençlerin hep aynı gençlik örgütlenmesi içinde oluşu tesadüf müdür?

***

Bu sorular daha da çoğaltılabilir. Türk toplumunun uygar bir toplum olmasını, siyasi cinayetler döneminin geride bırakılmasını isteyen her Türk vatandaşı bu soruların cevaplarının verilmesini talep etmeli ve cevaplar ortaya çıkana kadar ısrar etmelidir.

Olayın esası bu soruların içindedir, mahkeme salonunun küçüklüğünde ya da tuvalette havlu bulunmamasında değil...


21.Ekim.2008

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ergenekon üzerine Empty GENELKURMAY HEMEN MSB'YE BAĞLANMALI Eser KARAKAŞ/STAR

Mesaj  kaplan 22nd Ekim 2008, 01:51

Dağlıca ve Aktütün faciaları sonrası TSK, Genelkurmay mercek altında.

İtiraf etmem gerekir, 2003-2007 arası yaşananlar, Türkiye’nin AB reformları ve yüksek büyüme performansından ve hele hele 22 Temmuz demokratik tepkisinden sonra bir kez daha büyük bir siyasal çalkantının içine düşmeyeceğini tahmin ediyordum.

Büyük ölçüde yanılmışım.

Bu durumun farklı açıklamaları olabilir ama ben bu durumu siyaseten yapısal reformların yarım kalmasıyla açıklıyorum.

Bunun en belirgin örneği de herhalde hala, AB müzakere sürecindeki bir ülkenin bir darbe anayasasıyla yönetiliyor oluşu.

Türkiye son günlerde yine çok sıkıntılı bir siyasal süreçten geçiyor.

Dağlıca ve Aktütün faciaları sonrası TSK, Genelkurmay mercek altında.

Ve bu süreçte sivil-asker ilişkileri tartışılıyor, ulusal güvenlik kamu hizmetinin kalitesi ve etkinliği tartışılıyor, siyasal iktidar-TSK ilişkileri tartışılıyor.

Genelkurmay Başkanı basın toplantıları düzenliyor, birilerini azarlıyor ya da azarladığını zannediyor, parmağını sallayarak birilerini hedefliyor, hedef gösteriyor.

Başbakan tartışmaya giriyor, gazetecilere yönelik tuhaf değerlendirmeler yapıyor.

Basın farklı pozisyonlar alıyor ama tartışmaların, polemiklerin bir tarafında ya Başbakan var, ya da Genelkurmay Başkanı.

Bu tartışmalarda esas olması gereken kişi, Milli Savunma Bakanı ise ortalarda yok.

Genelkurmay Başkanı TSK’nın komutanı olarak söz konusu siyasal tartışmalara girdiği ölçüde cevap da alıyor ve alacak, bir tartışmanın tarafı olduğu için de eleştiriliyor ve eleştirilecek, bunu başta Genelkurmay Başkanları olmak üzere herkes doğal karşılamalı.

Başbakan da uzmanı olmadığı, olamayacağı ulusal güvenlik konularında tartışmalarda taraf olarak hatalar yapıyor ve yapacak.

Hem Genelkurmay hem de Başbakanlık bu süreçte yıpranıyor ve yıpranacak.

Bunlara şaşmamak lazım çünkü çok doğal.

Doğal olmayan bu tartışmaların içinde olması gereken, çok doğal sivil eleştirileri cevaplaması gereken Milli Savunma Bakanı’nın ortada görülmemesi.

Sayın Vecdi Gönül’e de çok kızmamak lazım zira yasal yapı içerisinde sorumluluk ilişkisi çok karmaşık.

Türkiye, Dağlıca ve Aktütün facialarını ve arkasından yaşanan tartışmaları bir fırsata çevirmek için bu tuhaf duruma bir çözüm üreterek bir çıkış yolu bulabilir.

Çağdaş hukuk devletlerinde ve demokrasilerde Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanı’na bağlıdır, ulusal güvenlikle ilgili bir sorun yaşandığı, ulusal güvenlik üreten kurumlar eleştirildiği zaman da demokratik otorite adına Milli Savunma Bakanı eleştirileri göğüsler, cevaplar, böylece sivil iktidar ulusal güvenliğin sorumluluğunu üstlenmiş olur ve Genelkurmay da basınla, muhalefet partileriyle, aydınlarla tartışma içine çekilmemiş olur.

Emin olunuz böyle bir anayasal dönüşüm gerçekleşir, Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanır ve böylece günlük polemiklerin dışına çıkarsa bu yeni süreçten en karlı çıkacak kurum ulusal güvenlik kurumu ve ürettiği hizmetin kalitesi olacaktır.

Bu önerinin yani Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması önerisinin hayata geçirilmesi asla ve asla Genelkurmay’a yönelik bir darbe, bir tenzil-i rütbe arayışı değildir.

Tüm demokratik ülkelerde, orduların etkin görev yaptığı yerlerde düzenlemeler bu istikamettedir.

Bu öneriye karşı çıkanların en büyük argümanı TSK’nın tarihinin, yapısının ve toplumla ilişkilerinin farklı olduğudur.

TSK diğer ordulardan farklı olabilir, bu konunun uzmanı değilim ama şayet bir farklılık varsa bu farklılık protokol sıralamasında değil ulusal savunmanın etkinlik düzeyinde kendini göstermelidir.

Dağlıca ve Aktütün facialarının gösterdiği ise tam da bu değildir.

Yapılması gereken bu değişikliği de içerecek yeni bir anayasadır.


21.Ekim.2008 08

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ergenekon üzerine Empty DIŞARIDAKİ ERGENEKONCULAR GÖREVDE Abdullah ABDÜLKADİROĞLU/SAMANYOLUHABER

Mesaj  kaplan 22nd Ekim 2008, 02:16

Siz canlı yayınları da bassanız, tehditler de savursanız, avukatlığa da soyunsanız bu iş bitecek.

İçerdeki Ergenekoncuların bu ülkeyi yoldan çıkarmak için neler yaptığını artık herkes biliyor.

Saklı gizli hiçbir şey kalmadı.

Danıştay saldırısından Hrant Dink cinayetine kadar,

Hablemitoğlu suikastinden kendi gazetelerine bomba atılmasına kadar,

ülkede kaos, anarşi, düzensizlik, iç çatışma ortamı oluşturacak her türlü eylemi gerçekleştiren Ergenekon Terör Örgütü şimdi dışarıdaki tetikçilerini kullanıyor.

Davanın görüldüğü Silivri Cezaevi önünde toplanan Ergenekon yandaşları tam da iddianamede ifade edilen örgütün amacını haklı çıkarırcasına bir akılsızlık örneği sergiliyorlar.

Yayın yapan televizyonların canlı yayınlarını provoke etmeye kalkan dışarıdaki Ergenekoncular, maşası oldukları örgütün gerçek yüzünü ortaya koyuyor.

Canlı yayındaki muhabirleri taciz eden, televizyonların canlı yayın alanlarına tecavüz eden, kameraların ve de kameramanların gözlerine parmaklarını sokan, tehdit eden, dışarıdaki Ergenekoncular’ın yaptıkları bile aslında içerdekilerin nasıl bir ortam hazırlığı yaptıklarının ispatı.

Bütün işleri ve amaçları yasadışı yollardan kaos ve anarşi oluşturarak darbeye zemin hazırlamak olan Ergenekon tutuklularının dışarıdaki destekçileri mahkeme önünde kaos çıkarmayı çok kısa sürede başardı.

Demek ki bu adamların işi bu.

Demek ki bunlar anarşi ve düzensizlik ortamı oluşturmakta usta.

Demek ki dışarıdaki Ergenekoncular içerdekilerin aynası.

Demek ki Ergenekon’un, girdiği yerde anarşi çıkarmada üstüne yok.

Demek ki Ergenekoncular provokasyon yapmada birebir.

Planlı bir şekilde kaos oluşturmak için cezaevi önünde toplanan dışardaki Ergenekonculara bu fırsatın nasıl ve niçin verildiği de ayrı bir soru.

Burada güvenlik önlemlerinin niçin zamanında alınmadığının, İçişleri Bakanlığı ve bölgenin bağlı olduğu Jandarma birimlerinin niçin bu provokatörlere meydan verdiğinin nasıl bir cevabı olabilir ?

Türkiye’yi demokrasi zemininden kaydırıp terörün kıskacına sokan ve bundan nemalanan Ergenekoncuların ana fikrini tutuklu Doğu Perinçek davanın görülmesine birkaç gün kala ne güzel özetledi.

Ne dedi Perinçek ?

‘Aktütün gibi terör saldırılarının durmasını istiyorsanız Ergenekon’u kapatın.’

Ergenekon’un terörden beslenen bir kan emici olduğunu bundan daha güzel hiçbir şey anlatamaz.

Bugün Ergenekon’un cezaevi önünde anarşi çıkarmaya çalışan destekçileri de, medyada bu davayı foslatma gayreti içinde olan yayın grupları da, Ergenekon’un avukatlığına soyunan siyasetçiler de aslında evlatlarımızı şehit eden terör örgütünü desteklediklerini açık seçik gösteriyorlar.

Bölücübaşıyla çekilen sarmaş dolaş fotoğraflar kimin hangi tarafta durduğunu çok net anlatıyor.

Ama ne olursa olsun.

Siz canlı yayınları da bassanız, tehditler de savursanız, yargıçlara gözdağı da verseniz, işi sulandırmaya da çalışsanız, avukatlığa da soyunsanız bu iş bitecek.

Millet gerçek yüzünüzü her geçen gün daha iyi görüyor ve anlıyor.

Daha doğrusu siz gerçek yüzünüzü millete her geçen gün daha iyi gösteriyor ve anlatıyorsunuz.



20.Ekim.2008

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ergenekon üzerine Empty PKK'yı rahatsız eden iki adım 22 ekim 2008 Mehmet KAMIŞ/ZAMAN

Mesaj  kaplan 22nd Ekim 2008, 15:04

Başbakan'ın Güneydoğu'ya gitmesi DTP çevrelerini bir hayli kızdırmışa benziyor. Bu kızgınlık şehirlerde tansiyonun yükselmesiyle sonuçlandı. PKK'ya yakın kesimler, Abdullah Öcalan'ın 'bana işkence yapılıyor' açıklamasıyla bir anda sokağa döküldü. Diyarbakır'ın bazı bölgelerinde esnafı kepenkleri kapatmaya zorlayarak, bazı şehir ve ilçe merkezlerinde de izinsiz gösteri yaparak gerginliği artırma stratejilerini yürürlüğe koydular.

Son günlerde Güneydoğu'da yaşananlara bakılırsa, PKK'nın bazı şeylerden fena halde rahatsız olduğu görülebilir. Bu rahatsızlığın yansıması olarak, Güngören, Aktütün gibi eylemlerle Türkiye'nin genelinde oluşturduğu gerginliği, Güneydoğu'daki kent merkezlerine taşıyor. Yani, planlı olarak gerilimi artırıyor.

Zamanlaması da dikkat çekici. Gerilimin tırmandırılması, Türkiye'nin Ergenekon'la hesaplaşmaya, onu yargılamaya başladığı zamana denk getiriliyor. PKK, kendisinin varlık sebebi olan bir yapının çökertilmesinden bir hayli rahatsız görünüyor. Burada değerlendirmemize biraz ara verip, Neşe Düzel'in sorularını cevaplayan Avni Özgürel'i dinleyelim:

"Terör öyle bir şeydir ki, size siyaseti kontrol etme imkanı verir. Amerika'da da böyleydi bu. Amerika bir türlü siyasi karar üretemediği için Vietnam'dan paçasını uzun süre kurtaramadı. Herkes Vietnam'dan çıkılması gerektiğini biliyordu ama savaş öyle büyük ekonomik kazanç kaynağıydı ki, Vietnam işi biterse devasa kârlar da bitecekti. Bitirilemeyecek kadar büyük bir kazanç kaynağı bu terör. Yıllar önce Şam'da yaptığım röportajda Abdullah Öcalan bana, "Bu işi bitirirsem beni bitirirler" dedi. PKK, öyle tek bir kişinin... Öcalan'ın veya bir genelkurmay başkanının vereceği kararla bitecek bir iş değil. Bu işin silah tüccarları, siyasetçileri, askeri, güvenlik birimleri, dernekleri var. PKK için de bu böyle. Onun da televizyonları, yurtdışı temsilcilikleri, oradaki her Kürt'ün maaşından kestikleri paralar var. Herkes için bitirilemeyecek kadar kazançlı bir iş bu terör. Hava saldırılarında atılan her roketin kaç lira olduğunu biliyor muyuz? Bir de uyuşturucu işi var."

Biraz fazla alıntı oldu ama ifadenin önemine dayanarak hoş görmenizi diliyorum.

Türkiye son günlerde farklı bir şey yapıyor ve Kuzey Irak'taki Kürt yönetimiyle irtibata geçiyor. Onunla devlet düzeyinde ilişki kuruyor ve Kürt meselesinde Barzani'yi muhatap alıyor. Mesud Barzani, Türkiye ile duvarların yıkıldığını ve diyaloğun önünün açıldığını belirterek bu görüşmelerin sorunlara olumlu çözümler bulmak için bir başlangıç olduğunu dillendiriyor. Yani Türkiye'nin Kuzey Irak'la sorunlu olduğu birkaç meselenin diyalog ile çözüme kavuşturulacağını söylüyor.

PKK yerel seçimler için gerginliği tırmandırıyor gibi görünse de örgütü fena halde kızdıran iki olay biraz daha farklı. Birincisi; kendisinin taban bulmasında çok önemli etkenlerden biri sayılan rutin dışı uygulamaların, insan hakları ihlallerinin en büyük müsebbibi olarak gösterilen Ergenekon'un çökertilmesi. Devletin ısrarla bölgede olağanüstü hal ilan etmemesi, demokratik açılımlarla PKK'nın taban bulmasını engellemesi. İkincisi ise hükümetin Kürt meselesinde PKK'yı değil de Barzani'yi muhatap alması. PKK bundan rahatsızlığını her platformda dile getiriyor. Roj TV'ye çıkan neredeyse herkes, hükümetin büyük bir yanlış yaptığını, kendilerinin yerine Barzani'yi muhatap aldığını, bunun da çok büyük hata olduğunu söylüyor. Ahmet Türk de, "Sayın Başbakan sorunun çözümünde bizi görmezlikten gelmeye devam eden bir siyaseti ısrarla sürdürüyor. Bizi dikkate almak yerine, Barzani ve Talabani'yle görüşmeyi tercih ediyor." diyor.

Hasılı Avni Özgürel'in işaret ettiği, PKK urbası giymiş büyük terör çetesi, Güneydoğu meselesinin Barzani üzerinden çözülmesinden fena halde rahatsız. Daha doğrusu terörün bitmesinden, bitme riskinden büyük rahatsızlıklar duyuyor. Niye duyduklarını da Avni Özgürel çok güzel bir şekilde açıklıyor.

MEHMET KAMIŞ - ZAMAN

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ergenekon üzerine Empty Ergenekon üzerine

Mesaj  kaplan 22nd Ekim 2008, 15:18

Bir hastalığın "tedavi" edilebilmesi için, ilk önce ona "doğru teşhis" konulması gerekir...

"Teşhis" konulabilmesi için de "muayene" ve "tahlil"e ihtiyaç vardır... Evet, "tahlil" yapılmalıdır ki; "hastalığın kaynağı" ve "hastalığı tetikleyen" unsurlar ortaya çıkarılabilsin... Hastalığın tedavisi için, nasıl ki "muayene, teşhis ve tahlil" gerekiyorsa, "problem"lerin çözümü için de aynı yöntemler geçerlidir... Çünkü, "insan vücudu" için "hastalık" neyse, "ülkeler" için de "problem" odur.. Ortada bir "problem" varsa, onun çözümü için de "teşhis"in doğru konulması, "tahlil"in doğru yapılması gerekir...
Aksi halde, "yara" büyür büyür ve "kangren"e dönüşür... Kangren olan uzvun kesilip atılmak zorunda kalındığını söylemeye herhalde gerek yok...

BU, ORGANİZE BİR KALKIŞMADIR!

Bu girizgâhtan sonra, soralım: "Problem" nedir?..
Türkiye'nin esas problemi "terör"dür, "darbe"lerdir, "çete yapılanmaları"dır, "faili meçhul"lerdir, "vatan, millet, bayrak" adına girişilen ancak "menfaat" amaçlı "illegal eylemler"dir!..
Peki, problemin odağında kim vardır:
35-40 bin cana ve 300 milyar dolara malolmuş "PKK" vardır, PKK'nın siyasal uzantısı "DTP" vardır ve tüm bu örgütlenmelerin içine "kol" salmış olan terör örgütü "Ergenekon" vardır!..
Ergenekon, öyle bir "ahtapot"tur ki; bir kolu PKK'nın içinde, bir kolu DHKP-C'nin içinde, bir kolu DTP'nin içinde, bir kolu "Milliyetçi, solcu, laikçi, ulusalcı ve İslâmcı geçinenler"in içindedir...
İşin ilginç ve garip tarafı;
Adına Ergenekon denilen "ahtapot" sıkıştığında "kol"lar hemen harekete geçmekte ve "hangi örgüt harekete geçirilecek" ise, o harekete geçirilmektedir!..
Kâh PKK, kâh DTP!..
Ya da;
Kâh "sağcı"lar, kâh "solcu"lar!..
Veya "ulusalcı"lar!..
Son günlerde meydana gelen olaylara dikkatli bakarsanız, bunun böyle olduğunu sizler de göreceksiniz..
Kim, ne derse desin;
"Organize bir kalkışma" ile karşı karşıyayız.
Evet, bunun adı "organize bir kalkışma"dır!..

LÜTFEN ZAMANLAMAYA DİKKAT!

Düşünebiliyor musunuz;
Tam da "Ergenekon Terör Örgütü duruşması"nın başlayacağı/başladığı günlerde, "DTP kurmayları"ndan biri, "işkembe"den bir palavra savuruyor:
"Öcalan'a işkence yapılıyor!"
İşkence iddiasının "zamanlama"sına lütfen dikkat!
Tam da, "Ergenekon Dâvâsı'nın arefesi"nde!..
Ondan sonrası malûm...
En ön saflara "çocuklar"ın sürüldüğü ve ellerine taş ve sopa verilen "gösteriler" başlıyor!..
Diyarbakır başta olmak üzere, Güneydoğu'nun birçok şehrinde "lastik"ler ve "özellikle toplanmayan çöpler" yakılıyor, "tehdit"ler savurulup "kepenk"ler indirtiliyor, polise "taşlı-sopalı saldırılar" yaptırılıyor!..
Ki, bu "illegal gösteriler"i yapanlar içinde, Şırnak'ta dün olduğu gibi "DTP'li Belediye Başkanları"nın da bulunması, "PKK-DTP dayanışması" veya "PKK-DTP işbirliği"nin önemli bir göstergesi olsa gerek.

13 ARALIK 2005’TE DİYARBAKIR’DA

Benim anlayamadığım şu:
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bütün "risk"lere ve "PKK tehditleri"ne rağmen Diyarbakır'da Dicle Üniversitesi'nin açılış töreninde söylediği gibi;
"Bir taraftan demokrasiden yana olduğunu söyleyeceksin, bir taraftan demokratik hukuk devletinden yana olduğunu söyleyeceksin, öbür tarafta vatandaşın, esnafın, tüccarın ticaret yapma hakkını tehditle ortadan kaldıracaksın" hiç olacak şey mi?..
Hem "demokratik açılımlar" isteyeceksin, hem de "demokratik adımlar" atmaya çalışan bir Başbakan'ı "protesto"larla karşılayacaksın!..
Size bir şey söyleyeyim mi;
Diyarbakır özelinde Osman Baydemir, Güneydoğu genelinde ise "DTP'liler"in herhangi bir "çözüm" istediklerine inanmıyorum ben...
Bu kanaatimi, 13 Aralık 2005'te gittiğimiz Diyarbakır temaslarından bu yana muhafaza ediyorum...
Hatırlarsınız... 13 Aralık 2005'te, Murat Yalçıntaş başkanlığındaki "74 kişilik İTO heyeti" ile birlikte Diyarbakır'a gitmiştik...
İTO'nun amacı, Diyarbakır'ı da içine alan "iki proje"yi hayata geçirmekti...
Birincisi,
"Doğu ve Güneydoğu Anadolu Turizm Odaklı Kalkınma Projesi."
ikincisi de;
"İhracata İlk Adım Projesi"
Birincisi "Almanya", ikincisi de "İspanya" orijinli bir projeydi...
Bu gezi esnasında; Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı sayın Kutbettin Arzu ile Diyarbakır Ticaret Başkanı sayın Fahrettin Akyıl'ı; son derece "istekli" ve "heyecanlı" görmüştüm... Projelerin bir an önce hayata geçirilmesini bekliyorlardı...
Sayın Kutbettin Arzu'nun bir sözü vardı ki; hemen herkesin, üzerinde uzun uzun düşünmesi gerekiyordu...
Şöyle diyordu Kutbettin Bey:
"Bu ülkeye kim bir çivi çakacaksa, ben onun emrindeyim!.. Eğer çivi çakacak bir yer bulamazsa; gelsin, benim kafama çaksın!..
Yeter ki; bu ülkeye bir çivi çakılsın!"
Bu sözler de gösteriyordu ki; her türlü fedakârlığa hazırlar!.. Zaten bunu, "karşılama"dan "uğurlama"ya kadar fazlasıyla göstermişlerdi... Özetle söylemem gerekirse, "sımsıcak bir ilgi" görmüştük Diyarbakır'da!..
Fakaaat!..
İşte, işin bir "fakat"ı vardı ki; üzerinde önemle durulmalıydı.
Ne enteresan değil mi;
"Diyarbakır'a katkı" için tam "74 işadamı" ile giden İTO heyeti, Diyarbakır Belediye Başkanı tarafından karşılanmadı, iyi mi?..
Bırakın karşılamayı, Baydemir, İTO heyetine bir "hoşgeldiniz" bile demedi!..
Düşünebiliyor musunuz;
İTO üyesi işadamları İstanbul'dan kalkıp, taa Diyarbakır'a gidiyor ama Diyarbakır'ın Belediye Başkanı, onlara bir "hoşgeldin"i bile çok görüyor!..
İTO heyeti değil de, "gâvur heyeti" gelseydi, acaba ne yapardı Osman Baydemir?..
Herhalde yollarına "kırmızı halı"lar serer, "çiçek"lerle karşılardı!.. Hoş, bunu zaten yapıyor!..
Demek oluyor ki; Baydemir'in gözünde;
"Müslüman"ın "gâvur" kadar değeri yok!..
Peki, "gâvura rağbet" niye?.. Çünkü Baydemir, "çalışmak ve yatırım yapmak" yerine "dilencilik" yapıyor!..
Evet, evet, "gâvurdan para dilenmek" daha kolayına geliyor!.. Onlar da, "sinsi emeller"ini gerçekleştirebilmek için "para" verip, Baydemir'i kullanıyorlar!..
Saklayacak değilim, kanaatim böyle!..

O ÇÖPLER NİYE TOPLANMADI?

İşte bu Baydemir; tam da "Ergenekon Terör Örgütü duruşması"nın başladığı gün, "büyük bir risk" alarak Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nin açılışına katılan Başbakan Erdoğan’ı protesto için, "çöp"leri toplatmamış iyi mi?..
Başbakan, "manzara"yı şöyle tasvir ediyordu:
"Diyarbakırımız daha güzel olsun diyoruz ama, Allah aşkına havaalanından buraya gelirken şu yolların halini gördüm... Modern bir şehre bu pislik yakışır mı? Acaba bu Diyarbakır'ı yönetenlerin çöp arabaları yok mu, temizlik elemanları yok mu? Bu yakışıyor mu?"
Bu "çöp"ler, elbette "özellikle" toplanmadı!..
Özellikle toplanmadı ki; "lastik"lerin yeterli gelmediği yerlerde "çöp"ler ateşe verilsin!..
Şimdi, söyleyin Allah aşkına;
"Böyle bir kafa" ile ne yapılır, nereye gidilir ve hangi "demokratik adım" atılır?..
Bana öyle geliyor ki;
Osman Baydemir'in "Kürt halkı" diye bir derdi yok..
"Kürt halkının mağdur olduğunu" göre göre "gerilla taktiğini andıran eylem"lere girişmek, tek cümleyle özetlenebilir: "Kürt halkından kopukluk!"
Sadece Osman Baydemir değil, kendilerini "Kürtlerin önderi" olarak gören/gösteren DTP kurmaylarının da "Kürt halkının talepleri" ile bir ilgilerinin olduğunu sanmıyorum.
Onların bütün derdi, "Mart'taki mahalli seçimler"de başarılı olmak ve "Diyarbakır'ı kaybetmemek!"
Öyle ya;
Diyarbakır'ı kaybederlerse "gâvur heyetleri" nereye gelecek, onları nerede ağırlayacaklar?..

AHMET TÜRK, DAHA DA GERİYOR!

Bunun içindir ki, "DTP ortamı germeye" ve "kaosu ülke geneline yaymaya" çalışmaktadır!..
"DTP Meclis Grubu"nun "TBMM" dururken, dün Diyarbakır'da toplanması ve Genel Başkan Ahmet Türk'ün "gerginliği tırmandırıcı" sözler sarf etmesi, "bu amaca yönelik"tir!..
PKK'nın başı Apo'dan "Sayın" diye söz eden Ahmet Türk'ün; "Kürtler iki gündür sokaklarda tepkilerini gösteriyorlar, taleplerini sloganlarla, dövizlerle, yürüyüşlerle ifade ediyorlar" diyerek bölge halkını kışkırtmaya çalışması!..
"Abdullah Öcalan'a dönük geliştirilen her türlü politikanın Kürt halkına yönelik olduğunu, oradaki en ufak onur kırıcı, irade kırıcı uygulamanın Kürtlerin onur ve iradelerini kırmaya yönelik olduğunu hepimiz biliyor ve görüyoruz" ifadelerini kullanması ve dahası;
"Kürtlerin iradesi olarak gördüğü ve her türlü saldırıda, anında refleks göstererek iradesini beyan ettiği Sayın Abdullah Öcalan'a yapılan bu uygulama gayri insani, gayri ahlaki ve gayri hukukidir. Düşmanına bile saygı gösterilmesi sosyal ve siyasi etik gereğidir. Bundan yoksun olanlar kendilerine gösterilecek saygıdan da yoksun kalırlar" şeklinde ifadeler kullanması; asıl derdin "Kürt halkı" değil, "PKK'nın başı" olduğunun göstergesidir!..
Öyle ya; "Apo yok"ken de "Kürt halkı" vardı!..

ERGENEKON-PKK-DTP ÜÇGENİ!

Yeniden başa dönecek olursak; Silivri'de "mahkemeye baskı" gösterilerinin de, Diyarbakır'da "Hükümet'e baskı" gösterilerinin de arkasında "Ergenekon" vardır!
Silivri ve Diyarbakır'daki "kalkışma"ların "Ergenekon'dan bağımsız" olduğunu iddia edebilmek için "kör" veya "aptal" olmak gerekir!..
Hayır, "aptal" değiliz!..
"Ergenekon Terör Örgütü Dâvâsı"nın bir numaralı sanıklarından Doğu Perinçek, bağıra bağıra, "Ergenekon soruşturması bitmeden PKK terörü bitmez" diyorsa ve tam da bugünlerde "PKK terörü" tırmanıyorsa, işte burada durup, düşünmek ve "fotoğrafı iyi okumak" gerekmektedir!..
"Manzara"yı açık ve net koyalım;
Şu anda "Şeytan Üçgeni"nin tam ortasındayız...
PKK'dan, DTP'den ve Ergenekon'dan oluşan bir "Şeytan Üçgeni"nin!..
Bu gerçeği hiç kimse yok sayamaz!..
Yok saymaya kalkanın da, "ahtapotun hangi kolunda" olduğuna bakmak lâzım!..
Çünkü "Ahtapotun kolları" her yerde!..
Bir "son dakika" haberi:
Osman Baydemir, 3 yıl 6 ay hapsi istenen bir dâvâdan daha "beraat" etmiş, iyi mi?..
İyi seyirler, ey halkım!!!

Uzman kılıflı Ergenekoncular!

Hani, "Sözüm, meclisten dışarı" diye bir söz vardır ya...
O an "toplantıda" bulunanlar "kapsam dışı" bırakılır ya, benim de "profesörlerin tamamı"na değil, "bir kısım profesöre" bir çift sözüm var...
Ekranlarda, "hukuk uzmanı" kılıfıyla resmen ve alenen "Ergenekon avukatlığı" yapan ve "ense"leri "kilise direği"ni andıran bazı "prof"lar; Ergenekonculara yönelik operasyonların "hukuk dışı" olduğunu savunup, diyorlar ki; "Savcı davet etseydi, onlar giderdi!"
Nah giderdi!.. Levent Ersöz gitti mi?.. Turhan Çömez gitti mi?.. "Savcı"ya değil, "yurt dışına" gittiler!.. Gidiş, o gidiş!..
Kaldı ki; karşımızda "silahlı terör örgütü" var... Böyle bir örgütün mensubuna, "gel de kahve içelim" demek eblehlik değilse, nedir?..
Dahası; herkese "operasyon" yapılıyor, herkes "gözaltı"na alınıyorken, Ergenekoncuların ayrıcalığı ne?!?..
Yine bir sözle bitirelim: Bu "uzman"(!)lar var ya; okumuşlar okumasına ama, "eşşeklik"leri baki kalmış!..

HASAN KARAKAYA - VAKİT

hkarakaya@vakit.com.tr

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ergenekon üzerine Empty ERGENEKON

Mesaj  Ahmeterdogan 16th Kasım 2008, 21:06

Ergenekon destanı, Göktürkler'in tarih sahnesine çıkışlarını anlatan bir Türk destanıdır. Genel olarak, düşman tarafından hile ile yenilgiye uğratılan Türklerin, Ergenekon Ovası'nda yeniden tarih sahnesine çıkışlarını ve eski yurtlarına dönerek düşmanlarıyla çarpışmalarını anlatır..

Ahmeterdogan

Erkek Mesaj Sayısı : 26
Kayıt tarihi : 27/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz