Dumlupınarlılarınforumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Başörtüsü yasağı üzerine

2 posters

Aşağa gitmek

Başörtüsü yasağı üzerine Empty Baskı Altındayız

Mesaj  izmirlihoca 23rd Ekim 2008, 16:15

BASKI ALTINDAYIZ!
Anayasa Mahkemesi Turban Duzenlemesi ile ilgili gerekceli kararini acikladi....
Artik bu ulkede Anayasayi degistirmenin bu zihniyet varoldugu muddetce cok zor oldugu bir kere daha ortaya cikti...
Mahkeme TBMM'nin yetkisini gasp ederken ustune ustluk bir de sosyolog kesildi ve Basortulu kizlarimiza basi acik insanlara baski yapiyorlar diye de ciddi
bir sekilde IFTIRA atti...
Oysa 1997 oncesi basi acik ve kapali olan ogrenciler el ele derslere giriyorlardi...
Kimse kimseye zorlama yapmamisti...
Ama mahkememiz oyle buyurdu...
Onlar bizim babamiz nasilsa, onlar ne derse o olur...
Onlar elestirilemez, onlarin dusuncelerine karsi gelinemez...
Artik bu ulkede Anayasa da degistirilemez...
Yapilacak is su asamada belli...
Anayasa Mahkemesinin gorev ve yetkilerini yeniden duzenlemek...
Ama bunu kimden bekleyecegiz?
AK Parti'den mi?
Cok zor...
Kapatilmadigi icin artik rahatlayan, gevseyen ve devletin kurulu duzenine comak sokmak gibi bir hata!ya asla girisemeyecek olan AK Parti'den...
Hukuk Devleti oldu Hakimlerin Saltanati...
Gecmis olsun...
Ozgurlukler beklerken zorbaliklar artiyor...
Bunun icinmi iktidar oldunuz sayin Erdogan?
Asagida Genc Sivillerin konu ile ilgili basin aciklamasini gonderiyorum...
BASKI ALTINDAYIZ!
Biz bu ulkenin basini orten vatandaslari olarak, Anayasa Mahkemesi'nin gectigimiz aylarda aldigi ve dun gerekcesini acikladigi kararin ardindan, kendimizi
baski altinda hissettigimizi ilan ediyoruz.
Anayasa Mahkemesi'nin acikladigi gerekceler bu ulkede hic yasanmadi. Yasaktan once basortulu kadinlar universiteye girerken kimsenin canina kast etmediler,
kimseye basi acik oldugu gerekcesiyle hakaret etmediler ve hic kimse basortulu ogrencilerden korktugu icin basini ortmedi. Ama basortulu ogrenciler yillardir
uygulanan keyfi yasaklar nedeniyle her turlu baskiya maruz kaldilar. Her gun okul kapisinda istemedikleri bir seyi yapmaya zorlandilar. Derslerde hocalari
tarafindan siniftan kovuldular. Sapka, peruk, atki takarak kendilerinin dahi komik buldugu kiliklara girmek zorunda kaldilar. Sirf basortulu olduklari
icin notlarinin kirilacagi tehdidine muhatap oldular. Katildiklari derslerde yok sayildilar. Ve bugun Anayasa Mahkemesi'nin gerekceli kararini aciklamasiyla
basortulu kadinlarin yasadigi tum bu baskilarin siddeti artabilir.
Artik sokaga basortulu ciktigimizda, evimize sag salim donecegimizi bize kimse garanti etmiyor. Artik universiteye girerken basimizi acmazsak, guvenlik
gorevlilerinden siddet gormeyecegimizden emin degiliz. Artik, basortulu oldugumuz icin bize mal satmayan tezgahtari kimseye sIkayet edemeyecegiz. Artik
herhangi biri, sokakta, vapurda, otobuste kisacasi herhangi bir yerde, basimizi acmamizi isterse; ona tercihlerimize karisamayacagini soylemek icin elimizde
hicbir kanit yok.
Bu nedenle asagida imzasi olan bizler, kendimizi yogun baski altinda hissediyoruz.
Ve bunu kamuoyu onunde ilan ediyoruz!
PERSEMBE (YARIN)12.30'DA ANAYASA MAHKEMESININ KARSISINDA ISTANBULLA SENKRONIZE BASIN ACIKLAMASI YAPILACAKTIR!
Metni imzalamak icin:
baskialtindayiz@ gmail.com
http://baskialtindayiz.blogspot.com/

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Başörtüsü yasağı üzerine Empty Geri: Başörtüsü yasağı üzerine

Mesaj  izmirlihoca 24th Ekim 2008, 20:06

'Editörün Gözüyle' programını hazırlayıp sunan Gürkan Zengin'in Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü düzenlemesi ile ilgili yazısı alkışlanacak türden...
CNNTürk'te Editör adlı programı hazırlayıp sunan Gürkan Zengin, üniversitelerde başörtüsü serbestliği getiren yasayı iptal eden ve dün de gerekçeli kararı
açıklayan
Anayasa Mahkemesi'ni bakın nasıl eleştirdi.
"Türkiye’nin üniversite çağına gelmiş kızlara verdiği mesaj açık:
Başını örteceksen burada yükseköğretim yapmayı aklında çıkart. Ya da paran varsa git yurtdışında oku. Türkiye’deki hâkimler bu mesajı ‘’gerekçeli kararıyla’’
neredeyse 20 yıldır tekrarlayıp duruyorlar.
Bu mesajı vermek için Anayasa’yı gerektiğinde eğip bükmekten de çekinmiyorlar.
Başını örtene yüksek öğretim yasağı ne Avrupa’da var ne de Amerika'da. Hiçbir demokratik hukuk devletinde üniversite çağına gelmiş bir insan böyle bir yasaklama
yok.
Fransa’da da yok oradaki sınırlama lise için geçerli üniversite için geçerli değil.
FRANSA DA MUSLUMAN OGRENCILER KATOLIK LISELERINE GIDIYORLAR ( Z. K. )
Yüksek öğretim evrensel bir insanlık hakkı.
Türkiye bu hakkı kendi çocuklarından esirgiyor. İnanç özgürlüğü ile yüksek öğretim hakkı birbiriyle çelişen çatışan kavramlar değildir. Türkiye’nin Müslüman
bir ülke olması, bu yasaklamaların bir gerekçesi olamaz.
80 yıldır çocuklarını okutmak için çırpınan Türkiye, gelen o kızlara okul kapsıdan ‘okuma!’ diyebiliyor. Türkiye’de sistem her kritik kararıyla kriz üretmeye
devam ediyor.
**********************************************
moralhaber.net
ANAYASA MAHKEMESI NIN GOREVI ULKEDE KAOSU VE TERORU SUREKLI KILMAK MIDIR ?
BU KARAR ANADOLU BIRLIK VE BERABERLIGINE HIZMET ETMEZ!
BU KARAR TURK MILLETININ VICDANINDA 12 EYLUL ILE ACILAN YARAYI DERINLESTIRMISTIR.
BU KARAR INSANIN DOGUSTAN SAHIP OLDUGU EVRENSEL TEMEL HAK VE OZGURLUKLERINDEN YOKSUN BIR KARARDIR.

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Başörtüsü yasağı üzerine Empty Geri: Başörtüsü yasağı üzerine

Mesaj  izmirlihoca 24th Ekim 2008, 20:08

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI YOK HÜKMÜNDEDİR
1982 Anayasası’nın bazı maddelerinin değiştirilmesi yönünde Millet Meclisi’nin kabul ettiği anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
Bu karar YOK HÜKMÜNDEDİR ve ciddiye alınamaz. Bu karara buna göre muamele edilmelidir. Çünkü Anayasa Mahkemesi açıkça anayasayı ihlal etmiş ve meclisi vesayet
altına almıştır.
Bu karara muhalif oy kullanan üyelerin de belirttiği üzere mahkeme, kendinden menkul bir yetki tanımlaması ile yetkisinin sınırlarını aşmış ve bu ülkede
anayasa değişikliği süreçlerine yepyeni bir basamak ilave etmiştir.
Bu karar ciddiye alınırsa bundan böyle artık hiçbir ciddi konuda anayasa değişikliği yapılamayacaktır.
Bu kararla mahkeme kendisini meclisin ve halkın üzerinde konumlandırmıştır. Bu karar meclise ve halkın iradesine karşı bir darbe niteliğindedir. Bir kez
daha görülmüştür ki darbe anayasası bu topluma dar gelmektedir.
82 Anayasası değişmedikçe meclis imaj malzemesi olmaktan öte bir anlam ifade etmeyecektir. Hükümet dediğiniz organ ülke yönetiminde ekonomiden başka hiçbir
alanda müdahil olamayacaktır.
Mahkeme bu kararla niyet sorgulamasına gitmiş, soyut ve afakî tehlikeleri somut tehdit diye sunmuş, hukuku dolanarak hukuksuz bir uygulamaya imza atmıştır.
Açıktır ki eğitim hakkı anayasa mahkemesi eliyle gasp edilmek istenmiştir.
Anayasa mahkemesi kendisini kurucu iktidar pozisyonuna sokmuş, bütün anayasa değişikliklerini esastan inceleme yetkisine sahip kılmıştır. Kendisine verilmeyen
yetkilerin, çeşitli kılıflar uydurarak, kendisinde bulunduğunu iddia eden zihniyet üniversiteleri kışla olarak görmeye alışkın ve hukuk mantığından yoksundur.
Sonuç olarak diyoruz ki:
Bu zihniyetin karşısında hukuk mantığını inşa ederek ve hukuku yaygınlaştırarak durabileceğimizin bilincindeyiz.
Halk ve sivil toplum kuruluşları çeşitli alanlarda tepkilerini ortaya koyarak mahkeme kararını ve mahkemenin yapısına yönelik eleştirileri gündemlerinden
düşürmemelidir.
Hükümet partisi ve diğer siyasi partiler; halka rağmen karar alabilen Mahkemenin darbe Anayasasının ürünü olduğunu hatırlayarak, sivil anayasa çalışmalarını
hızlandırmalı, Anayasa Mahkemesi’nin işlevini ve sınırlarını sağlıklı bir zemine oturtmalıdır.
----------------------------------------------
MAZLUMDER Ayhan Küçük
ANADOLU INSANI BU KARARDA YOK SAYILMISTIR !

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Başörtüsü yasağı üzerine Empty Yavuz BAHADIROĞLU Namazı ve orucu da yasaklasak mı?25 Ekim 2008 08:28Vakit

Mesaj  kaplan 25th Ekim 2008, 20:50

Eskiden, İsmet Paşa zamanında haccı yasakladıydık, ne güzel olduydu...

Daha öncesinden başlayarak “ezan gibi ezan”ı yasakladıydık, o da ne güzel olduydu...
Sıra tam “tesettür”ü yasaklamaya geliyordu ki, Paşa’mızın iktidarı vefa etmedi, 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’ye oy veren irticacılar yüzünden devrildi. O gün bugündür acıların çocuğu olduk.
Tamam; istediğimiz kadar açılıp saçılıyor, küfelik olana kadar viski-miski içiyor, vur patlasın çal oynasın türünden eğleniyoruz, ama yine de hayatın tadını yeterince çıkaramıyoruz.
Misal: Şu günde beş kez okunan “Ezan-ı Muhammedi”yi duyunca, cin çarpmışa dönüyoruz!
Bir bilenden öğrendiğime göre, “Haydi namaza, haydi kurtuluşa” diye bağırıyor müezzinler...
Ne demektir bu sorarım size? “Bu çağrıya gelmeyenler kurtulamayacak” demek değil midir?
Adamlar resmen Cehennemde cayır cayır yanacağımızı söylüyorlar yani. Türkiye gibi laik bir ülkede söylenecek söz müdür bu?
Buyurun işte: İstanbul’un “Kurtuluş” semtine giderken, minarelerden müezzinler sesleniyor:
“Hay alel felaaaah...”
“Kurtuluşa geliiiiin!”
Ben zaten Kurtuluş’ta oturuyorum arkadaş.
Bu bir zorlama kardeşim. Tamı tamına mahalle baskısı bu! Kendimizi günahkâr cehennemlikler olarak görmemizi ve mutsuz olmamızı istiyorlar.
Hem namaz niye kurtuluş olsun birader? Türkiye’yi de bizi de laiklik kurtaracak. Akıllarınca ona nispet yapıyorlar!
Öte yandan seccadelerini, tespihlerini savura savura ve de göstere göstere, bize nispet yapar gibi Cuma namazına gidenlere bakar mısınız lütfen?
Bir ellerinde seccade, bir ellerinde tespih, başlarında ise takke filan... Hâsılı, kıyafet inkılâbını duymamış gibi yapıyor adamlar!
Bu çağda böyle giyinilir de cumaya gidilir mi yahu? Gideceksen git, ama göstere göstere gitme... Çünkü başında takke, elinde seccade hatta tespih ile camie gidenleri görmek laikliğimi müthiş rahatsız ediyor. Ölümü, Cehennemi hatırlıyorum, tadım kaçıyor!
Ne yani, namaz kılmıyorum (kaldı ki sanatçı filan cenazesine gidip kara gözlük takarak cami avlusunda efkârlı efkârlı dolanıyorum), oruç tutmuyorum, zekât vermiyorum diye cennete gidemeyecek miyim?
Nereden baksanız üniversite mezunuyum ya; benim gibi yararlı biri cennete gitmeyecek de, bu saçma sapan köylüler mi cennete gidecek?..
Elbiseleri bile modaya uygun olmayan bu çarşaflılar, sakallılar, takkeliler mi?
Sahi sakallarından ve örtülerinden de rahatsızlık duyuyorum ben bunların...
Kanadoğlu’na söyleyelim CHP’yi uyarsın da, Deniz ****** bir de bunlar için Anayasa Mahkemesi’ne dava açsın!
Açsın da, sakallar kökünden kesilsin! Ya da yalnızca kirli sakala, çeneden sakala ve parmak sakala (hani dudak altında bırakılandan) izin verilsin... Amma mutlak surette “sünnet sakal” dedikleri yasaklansın!
Ne yani, Peygamber sadece top sakallılara mı şefaat edecek? Biz neciyiz burada? Üstelik de memleketin ekonomisini yüklenmişiz...
Altımızda ikiyüz elli bin dolarlık araba, üstümüzde beş milyon dolarlık yalı. Hayatımız ve her şeyimiz günün modasına uygun...
Peygamber bize şefaat etmeyecek de yeleği gömleğine, ceketi pantolonuna uymayan, çoğu kravatsız şu köylü parçalarına mı şefaat edecek?
Rahatsız oluyorum arkadaş... Bunları gördükçe ter basıyor.
Bende namaz, oruç, hac, zekât hak getire! Ama Allah şahit kızdığım ya da sıkıldığım zaman, kelime-i şahadet getiriyorum: “Eşhedüüüüü...”
Hatta zaman zaman içimden “lahavle” bile çekiyorum. Yetmez mi? Yetmezse ne yapacağım ben? Ya şu sakallılar, poturlular, takkeliler, çarşaflılar, türbanlılar haklıysa ne olacak halim? Dünyalık her şeyi olan, dünyasını âdeta Cennete çeviren ben, Cehenneme mi gideceğim yani?
Gerçekten de çok rahatsız oluyorum arkadaş!
Ya bunlar haklıysa?.. Ya gerçekten namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, tesettüre girmek filan gerekiyorsa?..
Böyle düşündüğüm için bunları gördükçe hafakanlar basıyor valla... Görmesem ölümü, ahreti filan tamamen unutup bir güzel dünyaya dalacağım. Ama bunları gördükçe düşünmeye başlıyorum. Düşündükçe de müthiş rahatsızlık duyuyorum.
Kısacası her yerde inananları ve inançlarını yaşayanları görmek çok rahatsız edici... Camiden, ya da evlerinden hiç çıkmasalar sorun olmayacak. Bu denli rahatsızlık duymayacağım o zaman. Ne var ki, nispet yapar gibi dolanıyorlar etrafımda...
Tespihlerini, seccadelerini, başörtülerini gözümüze gözümüze sokuyorlar! Adama ölüm-ahiret korkusu veriyorlar. O zaman da altımdaki ikiyüz elli bin dolarlık arabanın tadı kaçıyor.
Yasaklamalı arkadaş, yasaklamalı! Bunun için tekrar Anayasa Mahkemesi’ne gitmeli CHP...
Anayasa Mahkemesi, tıpkı türban konusunda yaptığını yapmalı, “mahalle baskısı” oluşturduğunu söyleyip, “Namaz kılmayanlar, oruç tutmayanlar, hacca gitmeyenler, zekât vermeyenler dinsiz mi yani?” bağlamında, hepsini yasaklamalı.
Anca rahatlarız arkadaş, anca rahatlarız.
Bu durumda türban kararı kesmiyor!

YAVUZ BAHADIROĞLU - VAKİT
ybahadiroğlu@haber7.com

kaplan

Erkek Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 47
Nerden : izmir karşıyaka
Lakap : söylemem
Kayıt tarihi : 30/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Başörtüsü yasağı üzerine Empty Geri: Başörtüsü yasağı üzerine

Mesaj  izmirlihoca 26th Ekim 2008, 09:49

Başımızın Örtüsü

Hatice Efe

Başörtüsü meselesi yine gündemde. Yasak kalkıncaya kadar gündemde kalmaya da devam edecek. Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte, başörtüsü ile ilgili tartışmalar
da tekrar alevlendi.

İnancı gereği başını örten pek çok Müslüman bayan, keyfi uygulama ve yasaklar nedeniyle; "eğitim hakkı" gibi en temel insani hak ve hürriyetlerinden mahrum
bırakılarak mağdur edilmiştir. Müslüman bir ülkede İslam dininin gereklerini yaşayamamak çok acı bir durum. Ve okumak isteyen dindar bayanlar bu acıyı
yıllardır yaşıyor. Yıllardır eğitim hakları saçma gerekçelerle kısıtlanıyor.
Başörtüsü sorunu bir temel insan hakları sorunudur. Müslüman hanımların başını örtmesi, Allah'ın emridir ve şuurlu her dindar bayanın başını örtmek hem
dini bir vecibe hem de en temel hakkıdır.
Laikliği dinsizlik olarak uygulatmak isteyen çevreler, başörtüsünün "siyasal bir simge" olarak kullanıldığını iddia ediyorlar. Onun için de başörtüsü yasağına
kendilerince haklı bir gerekçe uydurmaya çalışıyorlar.
Burada iki önemli husus var: Başını örten bayan "ben inancım gereği örtünüyorum" diyor. Karşısındaki yasak savunucusu müddei ise, "hayır, sen siyasal simge
olarak başını örtüyorsun" diyor. Bu durumda kimin sözü esas alınacak. Yapan ve yaşayanın mı? Yoksa kısıtlanmaya, yasak koymaya çalışanın mı sözüne itibar
edilecek? Birincisi, bir şeyin asasını ve doğrusunu yapan bilir ve bilen konuşur. İkincisi, modern ve çağdaş hukukun ilkelerine göre "beyan" usulü esastır.
Siz aksini ispatlamadığınız sürece, inancım gereği başımı örtüyorum diyen insanın beyanını kabul etmek zorundasınız.
Başörtüsü yasakçılarının, yasağı savunabilmek için çok ilginç ve bir o kadar da utanç verici bir gerekçeleri daha var: "Efendim başörtüsü serbest bırakılırsa
çoğunluk başörtülü olacağı için, sosyal baskı yaşanır ve açıklar da kendini örtünmek zorunda hisseder" deniyor. Be insafsız despot zalimler! Bir vehim
ve ihtimale istinaden siz bütün bir milletin çocuklarına yıllardır çile çektiriyorsunuz, en temel hakkı olan eğitim hakkından mahrum bırakıyorsunuz. Şimdi
güçlü olduğunuz için yasaklarınızı dayatıp, haklarımızı engelliyorsunuz. İleride böyle bir baskı olabilir gerekçesi ile yasağı savunmak ve dayatmak hangi
akıl ve insaf duyguları ile bağdaşır. Sen şimdi güçlü olduğun için "ileride baskı görebilirim vehmi" ile şu an baskı ve yasak uyguluyorsun. İleride başına
gelebileceğinden endişe ettiğin baskı ve zulmü şu anda sen başkalarına yaşatıyorsun. Keser döner sap döner gün gelir hesap döner de yaptığım baskı ve zulümlerin
hesabı sorulur diye korkuyorsun.
Onun için kendine istediğin hak ve hürriyetleri herkes için iste de, herkesten sevgi ve saygı gör. Hak ve hürriyetler herkese lazım! Bu gün sen baskıcı
ve yasakçı tutumunu sürdürürsen, yarın sana yapılacak baskı ve yasaklardan yakınmaya hakkın olmaz. Onun için gelin herkes birbirine tahammül etmeyi, saygı
göstermeyi ve bir arada yaşamayı öğrensin de herkes mutlu bir şekilde dilediği ve inandığı gibi yaşayabilsin.
Halkın hazımsızlık gibi bir sorunu yok. Başörtülü ile başı açık yan yana, dostça ve birbirlerine saygı duyarak yaşıyor. Gerilim olmasını isteyenler halkın
dışından birileri. Halka yabancı ve halka uzak olan birileri halkı kışkırtıp, milletin arasına fitne tohumları ekmek istiyorlar. Halk arasında zıtlaşmalar,
kutuplaşmalar meydana getirip bundan nemalanmak isteyenler var.
Yeni Anayasa hazırlanması ile ilgili tartışmalardan, laiklik ve başörtüsü yasağı konularına odaklanmış durumda. Bir an için bazı bayanların başörtüsünü
siyasi bir simge olarak kullandığını varsayalım. Acaba bunun kime ne zararı var. Parti bayrakları, afişler, pankartlar, rozetler, parti amblemli giysiler
vs. hepsi de birer siyasal simge değil mi? O zaman parti bayrağı asmayı, parti rozeti takmayı veya üzerinde altıok baskılı tişört giymeyi de yasaklayın!
Demokratik bir sistemin sağlıklı bir şekil de işleyebilmesinin en önemli şartı, siyasal katılımın yüksek olması ve siyasal kültürün gelişmesi değil midir?
Sistemin geleceği ve ülkenin selameti bakımından insanların bilhassa da gençlerin siyasal hayata aktif olarak katılması arzu edilmiyor muydu? Öyle ise
bırakın o insanlarda gönüllerince siyaset yapsınlar; ta ki yasal çerçevede faaliyet yaptıkları sürece! Bırakın dileyen başını inancı gereği örtsün, dileyen
siyasal bir simge olarak örtsün, dileyen de moda gereği örtsün. Hukuk kurallarına aykırı olmadığı, şiddet içermediği ve barışçı kaldığı sürece bırakın
dileyen dilediği gibi örtsün başını.
İnsanların siyasal düşünceleri ve tercihleri farklı olabilir. Önemli olan inançtır. İnanç her şeyin ve tüm siyasetlerin üzerindedir. Din asla hiçbir şeye
alet edilemez ve her şeyin üzerindedir. Bu ülkede her kesimden, her siyasal düşünceye sahip insanlar inancı gereği başını örtmektedir. Başörtüsü Allah'ın
emridir. Bunun sağı-solu olmaz! Bırakın inandığımız gibi yaşayalım. Çekin elinizi başımızın örtüsünden!

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Başörtüsü yasağı üzerine Empty Başörtüsü yasağı üzerine

Mesaj  izmirlihoca 26th Ekim 2008, 11:07

İnsanlık işte. Bir iş edersin, sonra beğenmeyebilirsin. Bir hatadır etmişsindir, dilin sürçmüştür, öfkene yenilmişsindir, yakıp yıkmışsındır bir kere. Sonra
pişman olursun, gizli gizli yanıp tutuşursun. Ama evin babasısındır, büyüğüsündür. Öyle çocukça özür dilemelere yetkin yoktur. "Pardon!"larla yırtamazsın.
 

"Ben ettim sen etme!"lerin serinliğine başını sokamazsın. "Yüksekçe" bir mevkidesindir. Raconun bozulabilir. Raconu bozma korkusu sana racon olarak kesilir.
Zaaf gösterdiğin yerde, tükürdüğünü yaladığın demde karizman çizilir, otoriten dağılabilir. İyisi mi içinde kalsın. Lafını etme. Kendi kendine söylen dur.
İçinden mırıldanıver pişmanlığını.

Yüce yargıçlarımızı keşke gerekçe yazmaya zorlamasaydık. "Oldu bir kere!" demelerine izin verseydik keşke. Vicdanın dalga dalga yükselen kıpırtıları, bıraksaydık
da kendi kıyılarına vurup vurup geri dönseydi. Ulu orta bağırtmaya zorlamakla ayıp ettik. Herkesin duyacağı meydanlara çağırıp da ettikleriyle yüz göz
olmaya mecbur tutmakla hata ettik.

Benden nasihat: Birini seviyorsanız, bırakın da kendi hatasıyla kendisi yüzleşsin. Ulu orta yüzüne vurup da hatasını savunmak zorunda bırakırsanız, hatadan
dönüşünü zorlaştırırsınız. Pişman olmasına izin vermezseniz, hatadan dönme yollarını kapatırsınız. Kendi egosunu, gururunu kocaman bir kaya olarak doğruya
giden yola koyarsınız. Kendisini kendisine kilit yaparsınız. Kendi haline bırakırsanız, sessiz sedasız dönebilir belki, eve dönmeye yüzü olabilir.

"Nasılsanız öyle yönetilirsiniz" der Elçi (asm). Yani yönetilme şeklinizle istekleriniz arasında sürekli bir geçişkenlik vardır. Sen genleşebilirsin, yönetimin
de genleşebilir. Sen daralabilirsin, yönetimin de düğmelerini ilikler, kemerini sıkar, incelir. Yasalarla insanlar arasında sürekli geliş gidişler olmalıdır.
Yasalar elbise gibidir üzerimize. Şişmanlarsak onlar da genişler. Zayıflarsak onların da bedeni küçülür. "Al sana ayakkabı, ayağını sıkacak ama yürü!"
demekle yürümez işler. Ayak önceliklidir, ayakkabı adı üzerinde kabı olduğu ayaklara göre değişir. Kanunlar, yönetmelikler, anayasalar insanlar içindir.
İnsana göre kesilir biçilir yasalar. İnsana göre daralır genişler devlet. Devlete göre insanın ayar edilmesi tuhaftır. Yasalara göre halkın esnetilmesi
günahtır.

Korktuğunuz gibi değil beyler! Korkuttuğunuz gibi de değil. Gerçek korkularınızı maskelemek için ürettiğiniz korkularla yüreğimizi hoplatacak safdillik
yok artık bizde... "Şeriat gelecek!" korkusuyla yönetmeye kalkmadınız mı bizi? "Şeriat"ı manivela yaparak, hepimizi bir yerlere savurmadınız mı? "Laiklik
elden gidiyor!" diye tir tir titrediğinizi hiç sanmıyorum. Siz, aslında "gelir ha!" diye öcüleştireceğiniz "o şeriat"ın elden gitmesinden korkuyorsunuz!

Siz başörtülü kızlarımızın da başörtüsüz kızlarımız kadar vatanını sevdiğini pekâlâ biliyorsunuz. Bu ülkede "açık/kapalı" diye bir ayırımı sizden başka
kimselerin ciddiye almadığından adınız gibi eminsiniz. Bu topraklarda değil sadece, bu toprakların şimdiki sınırlarının çok çok ötelerinde gayr-i müslimi
ve Müslüman'ıyla, Alevi'si ve Sünni'siyle, Türkleriyle Kürtleriyle insanların yüzyıllar boyu korkuttuğunuz "şerait" sayesinde sorunsuz, gerilimsiz yaşayabildiğini
ve hâlâ da dekolte giyineniyle çarşaflısıyla bütün kadınların aynı yaşayış kodlarını paylaştıklarını pekâlâ itiraf ediyorsunuz. Adım gibi biliyorum ki,
başı örtülü kadınla, başı açık bir kadının sokakta kol kola gezmesi, köşe başlarında kucaklaşması ödünüzü kopartıyor. Eminim ki, kapalı ve açık öğrencilerinizin
baş başa verip ders çalışabilmesi sizi hayli üzüyor. Dayanaklarınızın hepsini bir anda yıkıveriyor çünkü bu manzaralar. Artık korkulacak bir şeyin kalmaması
rahatsız ediyor sizi. Korkuttuğunuz şeyin hiç de korkulacak bir şey olmadığının anlaşılması sizi çıplak ve savunmasız bırakıyor.

Öyle "nasıl olursanız olun, böyle yönetileceksiniz!" demesini arzu ettiğiniz "o şeriat"ın gerçekte var olmadığı anlaşıldığı için kaygılısınız. İnsanların
üzerine sakallı cübbeli adamların zoruyla, çatık kaşlı tahammülsüz zorba kadınların telkiniyle tepeden indirilmesini hayal ettiğiniz "o şeriat"ın sizin
uydurmanız olduğu açığa çıktığı için fena halde tırsıyorsunuz.

N'apacaksınız şimdi? Elinizde malzeme kalmadı. Diyorsunuz ki, "Nasıl olursanız olun, işte böyle yönetilirsiniz!" "Nasılsanız öyle yönetilirsiniz!" diyen
o harbi delikanlı sözünü söyleyenlerin yanında olamadığınız için üzgünsünüz.

Elde malzeme kalmayınca, çaresiz siz kendi "şeriat"ınızı üretecektiniz. Bunu beklemeliydik sizden. Sizi biz çaresiz bıraktık. Köşeye sıkıştırdık. Umduğunuzu
bulamayınca bizden, başımıza baskıyla "baskı yapabileceğimizi" yazdınız. Nasıl olursak olalım, işte böyle bilineceğiz bundan böyle. İsteyen öğrencilerin
başlarını örtebilmesinin başını örtmeyenler üzerinde baskı yapabileceğinden korkuyormuşsunuz. Aşk olsun! Korktuğunuz başınıza geldi zaten... "Baskı" mı
demiştiniz? Başınızda sayın bayım başınızda! Saçınızın tek bir telini bile göstermeyecek kadar sarmış her yanınızı. Baskı!
s.demirci@zaman.com.tr

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Başörtüsü yasağı üzerine Empty Geri: Başörtüsü yasağı üzerine

Mesaj  izmirlihoca 1st Kasım 2008, 12:39

RİYAKARLIĞIN VE İKİYÜZLÜLÜĞÜN ANCAK BU KADARI OLUR

BAYAN ÇÖLAŞAN'IN AKLI BAŞINA YENİ GELDİ


Bayan Çölaşan günaydın!






Evet, bu kararda Tansel ablanın bizzat kendisinin imzası yoktu ama...Karahasanoğlu,Tansel Çölaşan'ın Van'da yaptığı bir konuşmayı yazdı.

Tansel abla 'okuma hakkı'nı hatırladı!

Ben de merak edip duruyordum, "Tansel abla emekli olduktan sonra ne yapıyor acaba?" diye..

Eşi Emin bey de, Hürriyet'ten, kendi tanımlamasına göre "kovuldu" ya!..

"Karı-koca; emeklilik dönemlerinde, 3 trilyonluk nakit parayı mı saymaya başladılar" diye, aklıma ihtimaller de gelmiyor değildi!..
(Hatırlayacaksınız, bir dergi, Emin Çölaşan ile Tansel Çölaşan'ın ortak banka hesaplarında, 3 trilyon nakit para bulunduğunu yazmıştı da, tartışma mahkeme kapılarına taşınmıştı. 3 trilyonluk nakit hesap, mahkeme dosyasına giren belgelerle de kesinlik kazanmıştı.

Ama paranın kaynağı ne idi, açıklanamamıştı.. Tansel hanımın hakimlik maaşı mı? Yoksa Emin beyin yazarlık maaşı mı? Gerçi geçen hafta, Ertuğrul Özkök, mahkemede verdiği şahitlik ifadesinde, Emin beye "1.5 milyon dolar prim verildiği"ni açıkladı ama, konu yine de net olarak vuzuha kavuşamadı.)

Biz "Emekli karı-koca 3 trilyonu mu sayıyorlar acaba" diye merak ededuralım, dün Van'dan geldi Tansel ablanın haberi.

Van'da Baklatepe İlköğretim Okulu'na eklenen bir dersliğin açılış törenine katılmış Tansel abla..

Katılmış ve şöyle konuşmuş: "Sosyal devlet anlayışı, bütün çocukların ve bütün halkın sosyal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Yapılmadığında, bunları istemek sizin hakkınızdır. Bu hakların başında okuma hakkı bulunmaktadır. Okumak istediğinizi, okul istediğinizi söyleyin.

Bunları size devlet yapsın. Devlet burada 85 yıldır bu eğitimi sağlamak zorundaydı ama sağlayamamış. Yetenekleri mi yok, yetkileri mi yok? Hayır, hepsi var. Ama istek lazım."

Emeklilik yaramış Tansel ablaya.. "Sosyal devlet"i hatırlamış. "Okuma hakkı"nı hatırlamış.. "Okul isteme"nin, "okumak isteme"nin bir hak olduğunu hatırlamış..

"Daha önce bilmiyor muydu bu hakları" diyeceksiniz..

Ben size Tansel ablanın bizzat kendisinin imzasının olduğu kararlardan bazılarını hatırlatayım da, bu hakları biliyor muydu bilmiyor muydu, artık siz karar verin..

Nedir o kararlar?

Başörtülü kızların, üniversitede okuma haklarının engellenmesi için verilen, hukuku katleden skandal kararlar.. Evet, kız öğrencilerin üniversitede okuma haklarını ellerinden alan o kararlarda, Tansel ablamızın da imzası vardı!

Tansel ablamız, "Başörtülü kızların okuma hakları yoktur" diyordu düne kadar.

Dün ise, içinde kızların da bulunduğu topluluğa akıl vermiş: "Sosyal devlet anlayışı, bütün çocukların ve bütün halkın sosyal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Yapılmadığında, bunları istemek sizin hakkınızdır."

Ankara'da oturduğunda, "Kız öğrencilerin, üniversiteye başörtülü olarak devam etmelerine izin verilemez. Başörtülü olarak okumak hak değildir. Kızlar bunu talep edemez. Devlet de onlara bu hakkı tanıyamaz" diyen Tansel abla, Van'da değişik bir bakış açısı getirmiş, "Sosyal devlet ilkesinin gereği; okuma hakkının sağlanmasıdır" demiş!

Kimbilir, belki gerçekleri tümüyle itiraf edeceği günler de gelecektir Tansel ablanın.

Nasıl?

"Van'a gelip, okul yapmadığını iddia ettiğim devleti eleştirdim ya.. Aslında bu işin esas sorumlusu devlet de değil.. Devleti ele geçiren, bizim kafadan birkaç kişi idi.. Biz Ankara'da Danıştay'da iken, bu eleştirdiğim devletin açtığı okullarda, bu ülkenin çocuklarının okumalarını da engellemek için uğraş veriyorduk. Devlet masraf yapıp okul açıyor, biz ise, çocuklarımızın bir kısmının, kılık kıyafet gibi hikayeden bir sebeble o okullara gitmelerine engel oluyorduk" diyecektir..

Kimbilir, Tansel abla bu itirafı da yapacaktır belki..

Sadece imza attığı kararlar ile değil. Bulunduğu Danıştay'da, şöyle veya böyle katkısı olduğu diğer kararlarla da, bu ülkenin çocuklarının "okuma hakları"nın önüne nasıl set çektiklerini, bir gün itiraf edecektir belki..

AKParti'nin iktidara gelmesinin hemen ertesi yılı idi. Fakir ve zeki öğrencilerin, özel okullarda bedava okuması için bir düzenleme yapıldı.. Bu düzenlemeye karşı, kendisini eğitim alanında hakları koruyan bir sendika olarak tanıtan sözde sivil toplum kuruluşlarından birisi Danıştay'da dava açtı..

Ve o davada, Danıştay ne karar vermişti biliyor musunuz?
"Düzenleme hukuka aykırıdır!"

Evet, bu kararda Tansel ablanın bizzat kendisinin imzası yoktu ama, dün Van'daki ek dersliğin açılışına katılan arkadaşlarından bazıları, o karara imza koymuşlardı..

Tansel abla dün Van'daki çocuklara sarılıp, onların gözlerinin güzelliğinden bahsediyordu ama, onun etkin görevde olduğu Danıştay, 4 yıl önce, o çocukların ücretsiz olarak özel okullarda okumaları hakkını tam elde edeceklerken, "iptal kararı" ile rüyaların gerçekleşmesine engel oluyordu..

Görüyorsunuz işte, her şey ne kadar çelişki dolu.. "Okuma hakkı"nın sağlanmasını isteyenler, "okuma hakkı"nı kısıtlayanların taa kendileri... Fakir çocukları kucaklıyor görünenler, onları özel okullardan kovanların taa kendileri!..

ALİ KARAHASANOĞLU-VAKİT

30.Ekim.2008 15:54:58

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Başörtüsü yasağı üzerine Empty Geri: Başörtüsü yasağı üzerine

Mesaj  izmirlihoca 10th Kasım 2008, 14:52

VICDAN ANCAK INANC VE IMAN KORKUSUNDANDIR !

TORENLERDE BAS ORTULULERDEN KURTULMAK ICIN BAS ORTULU YAKINI OLANLAR ASKERE ALINMASIN !

Laik devletin resmi törenlerinde ve TSK’nın organizasyonlarında İslami değerler aşağılanmaya devam ediliyor. Son olarak Manisa'daki 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı'nda düzenlenen yemin törenine asker yakınları alınmadı.

Türkiye'nin dört bir yanından zorunlu askerliklerini yapmakta olan çocuklarını görmeye gelen başörtülü kadınlar içeri alınmayarak tel örgülerin arkasında bekletildiler.

Kendilerine çifte standart uygulandığını belirten asker yakınları, "Bizi başörtülü olarak içeriye almıyorlarsa, o zaman evlatlarımızı da askere almasınlar." diyerek uygulamaya tepki gösterdiler.

Uygulama karşısında şaşkınlığını gizlemeyen asker yakınları yakınlarının yemin törenini tel örgülerin ardından izlemek zorunda kaldı. Maruz kaldıkları uygulamanın büyük bir haksızlık olduğunu ifade eden aileler, bu muameleyi hak etmediklerini söylediler.

Bir zamanların Amerikasında siyahların yaşadığı ırkçılık saldırılarını anımsatan bu uygulamalara, her gun rastlanmakta.

Çatışmalarda ölen askerlerin başörtülü ailelerine yalandan başsagliği yaklasımları yapan TSK mensupları; sevinc gunleri törenlerde, şenliklerde ise çirkef yasakcilik yapıyorlar

Anlaşılan o ki, bu basortusu yasagini uygulayanlar gundemlerinde teror diye bir sorun yoktur. Birlik beraberlik kardeslik diye bir sorun yoktur

Eger olsaydı 25 senedir bu teror coktan bitmiş olurdu

Bugun ulkenin hemen hemen tum sehirlerinde cam cerceve indirenler, yolları meydanları yangın yerine cevirenler bas ortululer degildir

TEROR ile bogusan bu cennet yurtta, bu teror belasına her gun topraga dusen sehitlerimizin yakınlarına TURK MILLETINE yapılan bu basortusu dusmanlıgı ne akla ne mantiga ne vicdana sigar?

BASI ORTULU ANADOLU KIZINA HAK ETTIGI ODULU VERMEDI

Yer aldıgı spor yarısmasında derece yapmış Anadolu kızına hak ettigi odulun verilmemesi bu ulkede kardeslige, birliğe, beraberliğe bir ihanettir.

Hangi akil boyle bir uygulamayi kabul edebilir?

Evet Mehmetçiğin annesi "Bizi başörtülü olarak içeriye almıyorlarsa, o zaman evlatlarımızı da askere almasınlar." demekte yerden goge kadar haklıdır

BAS ORTULU ANNELER TORENE ALINMADI ! VICDAN VAR MI, VICDAN ?

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Başörtüsü yasağı üzerine Empty Geri: Başörtüsü yasağı üzerine

Mesaj  izmirlihoca 10th Kasım 2008, 14:57

RİYAKARLIĞIN VE İKİYÜZLÜLÜĞÜN ANCAK BU KADARI OLUR


BAYAN ÇÖLAŞAN'IN AKLI BAŞINA YENİ GELDİ


Bayan Çölaşan günaydın!






Evet, bu kararda Tansel ablanın bizzat kendisinin imzası yoktu ama...Karahasanoğlu,Tansel Çölaşan'ın Van'da yaptığı bir konuşmayı yazdı.

Tansel abla 'okuma hakkı'nı hatırladı!

Ben de merak edip duruyordum, "Tansel abla emekli olduktan sonra ne yapıyor acaba?" diye..

Eşi Emin bey de, Hürriyet'ten, kendi tanımlamasına göre "kovuldu" ya!..

"Karı-koca; emeklilik dönemlerinde, 3 trilyonluk nakit parayı mı saymaya başladılar" diye, aklıma ihtimaller de gelmiyor değildi!..
(Hatırlayacaksınız, bir dergi, Emin Çölaşan ile Tansel Çölaşan'ın ortak banka hesaplarında, 3 trilyon nakit para bulunduğunu yazmıştı da, tartışma mahkeme kapılarına taşınmıştı. 3 trilyonluk nakit hesap, mahkeme dosyasına giren belgelerle de kesinlik kazanmıştı.

Ama paranın kaynağı ne idi, açıklanamamıştı.. Tansel hanımın hakimlik maaşı mı? Yoksa Emin beyin yazarlık maaşı mı? Gerçi geçen hafta, Ertuğrul Özkök, mahkemede verdiği şahitlik ifadesinde, Emin beye "1.5 milyon dolar prim verildiği"ni açıkladı ama, konu yine de net olarak vuzuha kavuşamadı.)

Biz "Emekli karı-koca 3 trilyonu mu sayıyorlar acaba" diye merak ededuralım, dün Van'dan geldi Tansel ablanın haberi.

Van'da Baklatepe İlköğretim Okulu'na eklenen bir dersliğin açılış törenine katılmış Tansel abla..

Katılmış ve şöyle konuşmuş: "Sosyal devlet anlayışı, bütün çocukların ve bütün halkın sosyal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Yapılmadığında, bunları istemek sizin hakkınızdır. Bu hakların başında okuma hakkı bulunmaktadır. Okumak istediğinizi, okul istediğinizi söyleyin.

Bunları size devlet yapsın. Devlet burada 85 yıldır bu eğitimi sağlamak zorundaydı ama sağlayamamış. Yetenekleri mi yok, yetkileri mi yok? Hayır, hepsi var. Ama istek lazım."

Emeklilik yaramış Tansel ablaya.. "Sosyal devlet"i hatırlamış. "Okuma hakkı"nı hatırlamış.. "Okul isteme"nin, "okumak isteme"nin bir hak olduğunu hatırlamış..

"Daha önce bilmiyor muydu bu hakları" diyeceksiniz..

Ben size Tansel ablanın bizzat kendisinin imzasının olduğu kararlardan bazılarını hatırlatayım da, bu hakları biliyor muydu bilmiyor muydu, artık siz karar verin..

Nedir o kararlar?

Başörtülü kızların, üniversitede okuma haklarının engellenmesi için verilen, hukuku katleden skandal kararlar.. Evet, kız öğrencilerin üniversitede okuma haklarını ellerinden alan o kararlarda, Tansel ablamızın da imzası vardı!

Tansel ablamız, "Başörtülü kızların okuma hakları yoktur" diyordu düne kadar.

Dün ise, içinde kızların da bulunduğu topluluğa akıl vermiş: "Sosyal devlet anlayışı, bütün çocukların ve bütün halkın sosyal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Yapılmadığında, bunları istemek sizin hakkınızdır."

Ankara'da oturduğunda, "Kız öğrencilerin, üniversiteye başörtülü olarak devam etmelerine izin verilemez. Başörtülü olarak okumak hak değildir. Kızlar bunu talep edemez. Devlet de onlara bu hakkı tanıyamaz" diyen Tansel abla, Van'da değişik bir bakış açısı getirmiş, "Sosyal devlet ilkesinin gereği; okuma hakkının sağlanmasıdır" demiş!

Kimbilir, belki gerçekleri tümüyle itiraf edeceği günler de gelecektir Tansel ablanın.

Nasıl?

"Van'a gelip, okul yapmadığını iddia ettiğim devleti eleştirdim ya.. Aslında bu işin esas sorumlusu devlet de değil.. Devleti ele geçiren, bizim kafadan birkaç kişi idi.. Biz Ankara'da Danıştay'da iken, bu eleştirdiğim devletin açtığı okullarda, bu ülkenin çocuklarının okumalarını da engellemek için uğraş veriyorduk. Devlet masraf yapıp okul açıyor, biz ise, çocuklarımızın bir kısmının, kılık kıyafet gibi hikayeden bir sebeble o okullara gitmelerine engel oluyorduk" diyecektir..

Kimbilir, Tansel abla bu itirafı da yapacaktır belki..

Sadece imza attığı kararlar ile değil. Bulunduğu Danıştay'da, şöyle veya böyle katkısı olduğu diğer kararlarla da, bu ülkenin çocuklarının "okuma hakları"nın önüne nasıl set çektiklerini, bir gün itiraf edecektir belki..

AKParti'nin iktidara gelmesinin hemen ertesi yılı idi. Fakir ve zeki öğrencilerin, özel okullarda bedava okuması için bir düzenleme yapıldı.. Bu düzenlemeye karşı, kendisini eğitim alanında hakları koruyan bir sendika olarak tanıtan sözde sivil toplum kuruluşlarından birisi Danıştay'da dava açtı..

Ve o davada, Danıştay ne karar vermişti biliyor musunuz?
"Düzenleme hukuka aykırıdır!"

Evet, bu kararda Tansel ablanın bizzat kendisinin imzası yoktu ama, dün Van'daki ek dersliğin açılışına katılan arkadaşlarından bazıları, o karara imza koymuşlardı..

Tansel abla dün Van'daki çocuklara sarılıp, onların gözlerinin güzelliğinden bahsediyordu ama, onun etkin görevde olduğu Danıştay, 4 yıl önce, o çocukların ücretsiz olarak özel okullarda okumaları hakkını tam elde edeceklerken, "iptal kararı" ile rüyaların gerçekleşmesine engel oluyordu..

Görüyorsunuz işte, her şey ne kadar çelişki dolu.. "Okuma hakkı"nın sağlanmasını isteyenler, "okuma hakkı"nı kısıtlayanların taa kendileri... Fakir çocukları kucaklıyor görünenler, onları özel okullardan kovanların taa kendileri!..

ALİ KARAHASANOĞLU-VAKİT

30.Ekim.2008 15:54:58

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Başörtüsü yasağı üzerine Empty Geri: Başörtüsü yasağı üzerine

Mesaj  izmirlihoca 10th Kasım 2008, 15:01

Avrupa'nın başörtüsü ayıbı!
Avrupa Birliği, Ermeni, Rum, Alevi ve hatta Bahailerin inanç özgürlüğü çerçevesinde yaşadığı sorunları rapora geçiriyor ancak, konu dindar Müslümanların yaşadığı sıkıntılara gelince susmayı tercih ediyor...



Abdulhamit Bilici/Zaman

Türkiye'nin demokratik gelişimine önemli katkıda bulunan Avrupa Birliği, bir konuda ulusalcıları haklı çıkaracak şekilde davranmakta ısrarlı. AB Komisyonu'nun her yıl kasım ayında yayınladığı İlerleme Raporlarına biraz yakından bakmak, bunu görmek için yeterli.
Ermeni, Rum, Alevi ve hatta Bahailerin inanç özgürlüğü çerçevesinde yaşadığı sorunları bütün detaylarıyla rapora geçiren AB Komisyonu, her nedense konu dindar Müslümanların yaşadığı sıkıntılara gelince susmayı tercih ediyor. Yanlış anlaşılmasın. Kimse bu grupların problemlerinin ele alınmasından rahatsız değil. Tuhaf olan, dindar Müslümanların görmezden gelinmesi. Sadece toplumumuzun yüzde 80 gibi kahir ekseriyetinin değil, Human Rights Watch ve Amnesty International gibi insan hakları örgütlerinin, hatta Avrupa Parlamentosu'nun insan hakkı ihlali olarak gördüğü başörtüsü sorununun, 9 yıldır hiçbir İlerleme Raporu'na girmemesi normal mi?

Bu yılki rapor için farklı bir beklenti vardı. Zira nisan ayında Türkiye'ye tarihî bir ziyaret gerçekleştiren AB Komisyonu Başkanı Barroso, Meclis ve Bilgi Üniversitesi'ndeki konuşmalarında özgürlükçü açıklamalar yapmıştı. Başörtüsü ve laiklik konusundaki çıkışları yüzünden statükocularca topa tutulmuştu.

Ziyaretin son günü, bir grup gazeteciyle Barroso'yu dinleme imkânı bulduk. Barroso, demokrasinin çoğunluğun azınlığa tahakkümü olmadığını, ama çoğunluğa rağmen yönetime de demokrasi denemeyeceğini söyledi. Bir meslektaşımızın, başörtüsü özgürlüğünün Avrupa'da Türkiye aleyhine olup olmayacağı sorusu üzerine ise şöyle dedi: "Türkiye'nin Müslüman kimliğini saklamasına gerek yok. Bu biliniyor. Önemli olan, çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin gerçek demokrasiyi hayata geçirip geçirmediği." Bir başka gazeteci, Meclis'teki konuşmasında başörtüsü konusunda "kadının seçme özgürlüğüne saygı duyulmasını" söylediğini, halbuki birçok kızın aile, toplum, din baskısıyla başını örttüğünü hatırlatınca, Barroso biraz sinirlenerek şöyle dedi: "Benden kadının seçme özgürlüğüne karşı çıkmamı mı bekliyorsunuz? Kusura bakmayın, Avrupa'nın temel bazı ilkeleri var. Bireylerin özgürlüğü bunların başında gelir. Bunlar üzerinde pazarlık yapılamaz."

Komisyon Başkanı sıfatıyla Barroso'nun bu sorunlara da dikkat çekmesi, AB adına bir yenilikti. Üstelik bütün ısrarlara rağmen, geri adım atmaması bu fikirleri öylesine dile getirmediğini gösteriyordu. Ancak bu yaklaşımın Komisyon'un resmi tutumuna yansıdığını görmek için 2008 İlerleme Raporu'nu görmek gerekecekti. Bu noktayı Barroso'ya sorduğumda, masadaki Olli Rehn'e dönerek, raporun onun sorumluluğunda olduğunu ve soruyu onun cevaplaması gerektiğini söyledi. Rehn de AB çapında bir konsensüs olmadığından başörtüsünün rapora girmediğini söyledi. Ancak Avrupa'da benzeri olmayan bu uygulamanın kendilerini çifte standart suçlamasına açık hale getirmesinden yakındı.

Bu yılki İlerleme Raporu'nun yayınlanmasına günler kaldı. Bakalım bu kez Avrupa şaşırtacak mı? Komisyon'dan beklenen, yeni raporu yazarken başkanlarının yaptığı açıklamaları dikkate alması. Ama kulislere düşen taslak raporda, azınlıkların sorunları ele alınırken, başörtüsüne yine değinilmediği görülüyor. Üstelik geçen yıl ilk kez rapora giren, ayrımcı akreditasyon uygulamasının da taslakta yer almaması şaşırtıcı. Halbuki bir hafta önce Rehn, Zaman'a verdiği röportajda konunun takipçisi olacağını söylemişti.

Şu gerçeği unutmayalım: AB sürecinin elit bir proje olmaktan çıkıp, kitlelerce desteklenen bir politikaya dönüşmesinde, 28 Şubat sürecinde yaşanan mağduriyetlerin büyük etkisi oldu. İnsanlar AB'yi, çifte standartsız, evrensel standartlarda bir demokrasinin adresi olarak gördü. Bugün sürece desteğin gerilemesinde, AB'nin ve AİHM'nin dindar Müslümanların sorunlarını görmezden gelen tavrının da büyük rolü var.

Şimdi Cumhurbaşkanı Gül bir yandan, Dışişleri Bakanı Babacan diğer yandan, AB sürecini tekrar ısıtmaya çalışıyor. Ama ilişkileri tek taraflı ısıtmak mümkün olmadığına göre, Avrupa'nın da bazı yaklaşımlarını gözden geçirmesi lazım. Keşke rapor yayınlanmadan, Barroso ve Rehn Türkiye'de yaptıkları konuşmalar ışığında taslağı bir daha gözden geçirebilseler...

izmirlihoca
En aktif üyeler

Erkek Mesaj Sayısı : 222
Yaş : 47
Nerden : İzmir
Kayıt tarihi : 27/09/08

http://www.ergundemir.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz